Ağız Bakım Merkezi

Ağız ve Diş Sağlığı Problemleri ve Çözümleri

Ağız ve Diş Sağlığı Problemleri ve Çözümleri. En sık karşılaşılan Ağız ve Diş Sağlığı Problemleri ve Çözümlerini Temel Ağız ve Diş Sağlığı Merkezi hekimleri cevaplıyor. Ağız ve Diş Sağlığı Problemleri ve Çözümleri ile ilgili en sık karşılaşılan sorulara cevapları bu bölümde bulabilirsiniz.


Beslenme diş sağlığı ve güzelliği ile doğrudan ilişkilidir. Bunun nedeni hem beslenmenin ağız ve diş yoluyla yapılması, hem de beslenme sayesinde hücre dokularının sağlıklı olmasına neden olan besinlerin alınmasıdır. İnsanların sağlıklı yaşamaları büyümeleri ve çoğalmaları için gerekli sentezleri organizmada yapılmayan, dışarıdan eser miktarda alınması gereken organik bileşiklere vitamin adı verilir.İnsanda vitamin eksiklikleri yetersiz alış, barsak absorbsiyonunundaki bozukluk yada alışa oranla ihtiyacın artması sonucu meydana gelmektedir.

Vitaminler yağda ve suda eriyenler olarak ikiye ayrılır

A VİTAMİNİ: Yağda erir. Şalgam, ıspanak ve karnabahar gibi bitkilerin yeşil pigmentlerinde bulunur. A Vitaminin eksikliği osteoblast ve odontoblast aktivitesini azaltarak kemik ve diş büyümesini yavaşladır. Ağız kavitesi ve mukozasında keratinizasyon görülür. Tükrük sekresyonu azalır veya tamamen ortadan kalkar. Ağız kuruluğu sonucunda diş etleri ve ağız mukozasında çatlamalar meydana gelir. Ağız sağlığına özen gösterilmediğinde mikroorganizmalar bu çatlaklara yerleşerek enfeksiyonlara neden olur. Bu nedenle ağız dokusunda meydana gelen iyileşmelerde gecikir. A Vitaminin eksikliğinde: Kollejen liflerde dejenerasyon meydana gelir ve periodontal aralık genişler. Yine bu vitaminin eksikliğinde hipersementoz ve diş sürmesinde gecikme meydana gelebilir. A Vitamininin fazlalığında: Hipervitaminozunda epitelde dejenerasyon, iyileşmede gecikme, osteoporosiz, alveol kemiğinde belirgin kemik rezorbsiyonları, deride pigmentasyon, soyulmalar ve kaşıntılar, menstürasyon bozuklukları meydana gelir. D VİTAMİNİ: Kemiğin normal mineralizasyonunu sağlar. Büyüme çağındaki çocuklarda, gebelerde ve emzikli kadınlarda vitamin D’nin günlük dozu 400 UI’dır. Bu dozun büyük bir kısmı güneş ışınından sağlanmaktadır. Vitaminin kalsuyumdan ve bağırsaktan emilimi ile hizmet verir. Vitaminde kemik oluşumunda gereklidir. Vitamin D’nin eksikliğinde: Çocuklarda reşitizme, erişkinlerde osteomalezi hastalığına neden olur. E VİTAMİNİ: Soya fasulyesi, mısır, pamuk yağı, taze yeşillikler ve sebzelerde bulunur. Günlük gereksinme duyulan miktar 12-12 IU’dır. Yumurta ve ette de bulunur. Vitamin E bir antioksidantdır. Vitamin E hücre elemanları için esas olan oksidasyonu oksidasyonunun toksik ürünlerini önler. E vitaminin bulunduğu durumlarda eritrositlerin hidrojen peroksid içinde hemolize olmalarına karşı dirençleri artmıştır. Plasentadan vitamin E’nin geçişi sınırlıdır. Bebekler süt ile yeterli düzeyde E vitamini alabilirler. E Vitaminin eksiliği: Hücre epitalinde dejerasyon meydana getirebilmektedir. E vitaminin eksikliğinde çocuklarda kas gelişiminde düzensizlik meydana getirir. Diş eti hastalığı olan kişilerde E vitamini uygulamasının iltihap olayını etkilemediği gözlenmiştir. VİTAMİN K: Karaciğerde protrombin yapılmasında kullanılır. Yokluğunda kan ile ilgili belirtiler ortaya çıkar. Normal olarak barsaklarda bulunan bakteriler tarafından sentezlenir. Vitaminin K eksikliğinde: Kanama pırtılaşma ile ilgili sorunlar ortaya çıktığından bu vitamin vücut için çok gereklidir.

SUDA ÇÖZÜLEN VİTAMİNLER

PRİDOSİN (Vitamin B6): Bira mayası, karaciğer, pirinç, kepek ve buğdayda, çeşitli sebzelerde bulunur. Erişkinlerde günlük gereksinme duyulan B6 vitamini 2 miligramdır. PLP amino asit, karbonhidrat ve yağ asitleri metobolizmasındaki çok sayıda enzimin ko-enzimidir. Vitamin B6 eksikliğinde: Yetişkin bir kimsede çeşitli belirtiler ortaya çıkar. İlk gözlenen adele güçsüzlüğü, yorgunluk ve uykuya eğilimdir. Dudak, burun kıvrımlarında, göz etrafında, yanakların çevresinde alında, kulak arkasında ve ensenin aşağı kısımlarında seboreik dermatit görülür. Dilde ve ağızda iltihaplar çıkar. Dudak kenarında çatlaklar olur. TİAMİN (Vitamin B1): Yeşil sebzeler, balık, et, meyve ve sütte, baklagillerde ve özellikle bezelyede bulunur. Yemek pişirme durumunda ısı 100 derecenin üzerine çıkarsa vitamin özelliğini yitirir. Soğukta ve dondurularak saklanan yiyecekler B1 vitamini yönünden kayba uğramazlar. Yetişkin bir insan günde bir miligram Tiamin’e ihtiyaç duyar. Tiamin vücutta karbonhidrat metobolizması için gereklidir. Tiamin B1 eksikliğinde: Beriberi hastalığı görülür. Ağızda görülen sorunlar arasında dilde yanma, tat kaybı, ağız mukozasında aşırı duyarlılık. Tiamin ve öteki B1 vitaminleri insan tükrüğünde bulunan bakterilerin büyümesini inhibe eder. RİBOFLAVİN (B2 Vitamini):Süt ve et ürünleri bu vitaminin asıl kaynağıdır. Isıya oldukça dayanıklıdır. Yemeklerin pişirilmesi sırasında etkisini kaybetmez. Güneş ışığı tarafından bozulur. Erişkinler günde 1 .2 miligram almalıdır. Vücuttaki çeşitli metobolizmaları enzim mekanizmalarında etkili olur. Riboflovin eksikliği: Semptomları genellikle dudaklar, dil, gözler ve deride görülür. Dudak kenarında iltihap meydana gelir. Dil üzerinde pırtıklı ve gıranürlü bir görünüm vardır. Çoğrafik dil adı ile anılır. Dil üzerine yiyecek ve içeceklerin değmesi ağrı ve yanma hissi meydana getirir. Bazı olgularda dil morumsu, kırmızı ya da erguvani bir renk alır. NİKOTİNİK ASİT VE MİKOTİNAMİD: Niasinin rolü riboflavinde olduğu gibi oksidasyon ve redüksiyon olaylarında anahtarlıktır. NAD ve NADP bileşikleri olarak, niasin karbonhidrat ve lipid metabolizmasında mitokondrilerdeki elektron transportunun sağlayarak katılırlar. Nikotinik asit ve mikotinamid eksikliğinde: Pellegra adı verilen bir hastalık meydana geliyor. Pellegra hastalığında başlıca semtomlar ağız kavitesinde rastlanır. Ağız mukozasında yanma hissi, dudak ve dilin yan kısmı kırmızı ve şiştir. Daha sonraki dönemlerde dilin üstü kırmızı ve şiş olarak devam eder. Diş eti epitelinde de dejarasyonlar görülür. Diş eti iltihabı dişetleri arasındaki papillalarda ülserler tükrük bezlerinin büyümesi tükrük salgısında artış gelir. Bu vitamin et, karaciğer, bira mayası ve yer fıstığı bulunur. Biotin: Bira mayası ve yumurta sarısında bulunur. Vücuttaki çeşitli enzim mekanizmalarında rol alır. Vitamin B12 (Siyanokobalamin): Hayvansal orjinli gıdalar Vitamin B12 deposudur. Bunlar, karaciğer ve böbrek, süt peynirdir. Vitamin B12 gastrointestinal kanalda mide mukozası tarafından salgılanan protein bağlayan bir faktör (intrinsik faktör) bulunmadan uygun bir biçimde emilmezler. İntrinsik faktör bir glikoprotein yapısındandır ve midenin parietel hücreleri tarafından salgılanır. Pernisiyoz anemi mide mukozasındaki intrinsik faktörün eksikliği sonucunda gelişen vitamin B12 eksikliği hastalığıdır. İntramüsküler vitamin B12 enjeksiyonu ile düzeltilebilir. Günlük gereksinme duyulan miktar 2-5 mikrogramdır. B12 vitamini yağ ve karbonhidrat metobolizmasında önemli rol oynar. Vitamin B12 eksikliğinin: Semptomları içerisine yetersiz hemotopoiesis, gastroentestinal kanal bozuklukları, uygun olmayan miyelin sentezi ve genel güçsüzlük girer. Vitaminin eksikliği kemik iliği ve gastroentestinal kanaldaki hücreleri etkiler. Eritroblastlar uygun şekilde bölünemezler ve megaloblastlara dönüşürler. Bu da alyuvarların normal düzeylerini bozar ve anemi meydana gelir. Sindirim kanalında atrofik değişiklikler görülür. Spianemi meydana gelir. Sindirim kanalında atrofik değişiklikler görülür. Spinal korda miyelin dejenerasyonu meydana gelir. Hasta takadsızlıktan, yürümedeki güçlükten şikayet eder. Deride limon sarısı bir renk görülür. Pernisiyöz anemide pek çok ağziçi semptomları bulunur. Bunlar dilde yanma ve acımayla birlikte bulunan ve tekrarlanarak çıkan kırmızı lekelerdir. Dildeki papillalar atrofiye uğramıştır. Yanak, boğaz mukozasında ve dilin arka tarafında kırmızı lezyonlar vardır. Folik asit (Pterolglutamitik asit) : Folik asit karaciğer, yapraklı yeşil sebzelerde ve bira mayasında bulunur. İnce barsak floryasında hazırlanır. Dünya sağlık örgütü erişkin için 200 gama gram, çocuk için 50-100 gama gram, gebelik ve süt verme sırasında ise 400 gama gram dozunda alınmasını önermektedir. Folik asit hücre çoğalmasında etkili rol oynar. Folik asit eksikliğinde: megaloblastik anemi tablosu meydana çıkar. Ağızdaki belirtileri ise glossitis, angular şelozis ve gingivitistir. Glossitis, dilde şişme, kırmızılık ile başlar bunu takiben papillalarda deskuamasyon görülür ve kırmızı bir halka ile bırırlanmış ülserler bulunur. Anguler şeloziz ve gingivitis riboflavin eksikliğini anımsatır. Folik asit eksikliği, yetersiz beslenme, gebelik, malabsorbsiyon sendromu ve kronik alkolizmde ortaya çıkar. Ayrıca antikonvülsan ilaç alan hastalarda da bulunduğu bildirilmiştir. Askorbik Asit (Vitamin C) : Askorbik asit, turunçgiller, yeşil biber, domates, meyveler ve genellikle sebzelerde büyük miktarlarda bulunur. Pişirme işlemi sırasında gıdalarda bulunan askorbik asitin yüzde 50 sinden fazlası parçalanır. Günlük alınması önerilen miktar 45-80 miligramdır. İnce barsaktan glikoza benzer biçimde hızlı ve kolay emilir. C Vitaminin küçük bir bölümü diketoglon ve oksalik asitler gibi kıkılarak atılır . Vitamin C pek çok reaksiyona katılmaktadır. Vitamin C eksikliğinde: Ortaya çıkan başlıca hastalık skorbüttür. Bunun ağız içi belirtileri işlenmiş inek sütü ile beslenen ve öteki besinleri çok az alan çocuklarda, yemeği kendi hazırlayan ve ekseriya işlenmiş süt, hububat, ekmek ve çok az öteki besinleri alan bekarlarda (bekarlık hastalığı) Acayip diyetlerle midelerini dolduran psikonörtik kişilerde görülür skorbüttür hastalığı. İnsanlarda C vitamininden yoksun gıdalarla beslenildiğinde takatsızlık, iştahsızlık, büyümede durma, anemi, ateş ve infeksiyona karşı direncin düşmesi, dişetlerinde şişme ve iltihaplanma, diş kaybı, el bilek ve ayak mafsallarında şişme peteşi şeklinde kanama, kaburgalar ve kostalarda kırılmalar, mafsal içine, kas içine ve barsak içerisine kapiler fijilite nedeniyle kanamalar ortaya çıkar. Soğuk algınlığına karşı C vitamininin önerilmesi uygundur. Vitamin C 1 gram miktarlarında kullanıldığında diyare meydana getirebilir. Aynı şekilde vitamin C idrarı asitleştirdiği için idrar yollarında oksalat taşlarının çökmesine neden olabilir.
Diş hekiminizin kalkülüs olarak adlandırdığı diş taşı yani tartar, tükürüğünüzdeki minerallerin ve plakların bir ürünüdür. Taş, diş eti iltihabı ve periodontit gibi diş eti hastalıklarının başlıca nedenidir. Taş, özellikle diş eti çizgisinin altında oluştuğunda en büyük sorunu yaratır. Taş, kireçli ve serttir; temizlenmesi ise güçtür. Düzenli diş kontrollerinin bir bölümü dişlerinizin ve taşların temizlenmesini içerir. Bu temizleme işlemi, özellikle diş eti çizgisinin altındaki taşlar için gratuar ve küret adı verilen aletlerle dişi kazıyarak yapılır, işlem, rahatsız edicidir ve diş etlerinizi kanatır. Diğer bir yöntem ise, taşlan temizlemeye yardımcı olan bir titreşim aleti kullanmaktır. Şu günlerde, tartara karşı diş macunları için fazlaca reklam yapılmaktadır. Bu diş macunlarının, diş etinin üstündeki dişler üzerinde taş birikmesini azalttığı, ancak diş eti çizgisinin altındaki taşlar için çok az etkisi olduğu ya da hiç olmadığı bulunmuştur. Ne yazık ki, diş kaybıyla sonuçlanabilen bir diş eti hastalığı olan periodontit’e yol açan da, diş etinin altında oluşan taşlardır (tartardır). Tartar kontrollü diş macunlarının estetik bir görünüme etkisi olabilir ve diş hekiminize gittiğinizde dişlerinizin daha iyi temizlenmesine .yardımcı olabilir, ancak gerçek, zararlı taşların oluşmasını önlemekteki yararı çok azdır. Ayrıca, sigara içmenin neden olduğu diş lekelerini temizlemek için tasarlanmış özel diş macunları da bulunmaktadır. Biz bu diş macunlarını önermiyoruz: Diş etleri zaten çekilmiş olan kişiler, diş eti çizgisi altındaki daha yumuşak tabakaların maruz kalacağı bu tür diş macunlarından zarar görebilirler. Bu tür diş macunları, aynı zamanda dişlerinizin sıcak ya da soğuk yiyeceklere karşı daha da hassaslaşmasına neden olabilir. Bazı tartara karşı diş macunları üzerinde bulunan uzman kuruluşların onayı, anti-tartar nitelik için değil, diş macununun içerdiği flor için verilmiş bir onaydır.
Öncelikle her şeyin fazlası zarardır.
Turkiye Klinikleri J Emerg Med-Special Topics. 2016;2(1):51-7
Makalede söylendiği gibi
''Dünyada en çok kullanılan analjezik olan asetaminofen (N-asetil-p-aminofenol, parasetamol, APAP) Türkiye'de 300'den fazla ilaç preparatının içinde mevcuttur. Parasetamol zehirlenmesi, istemli ilaç alımları içinde en sık rastlananıdır. Avrupa ve Kuzey Amerika'da karaciğer yetmezliğinin en sık nedenidir. Ciddi karaciğer toksisitesi aminotransferazların 1000 IU/L'nin üzerinde olarak tanımlanmaktadır ve 350 mg/kg'ın üzerinde alımlarda gelişir. Tedavi dozlarında alındığında parasetamolün %90'ı karaciğerde sülfat ve glukronit ile konguje edilerek metabolize olur, %8'lik kısım hepatik sitokrom p450 enzimleri ile (özellikle CYP2E1) N-asetil p-benzokinon imin (NAPQI)'e dönüştürülür. Glutatyon eksikliğiyle seyreden durumlarda (aşırı asetaminofen alımı gibi), NAPQI toksik olmayan metabolitlere dönüştürülemez ve karaciğer hasarına neden olur. Aktif kömür oral alımdan sonra 4 saat içinde verilmelidir, sonrasında bir yararı gösterilmemiştir. Eğer hasta kademeli ve mükerrer dozlarda parasetamol alarak zehirlenmişse tedavi kriteri olarak Rumack- Matthew nomogramına uymaz. Toksik doz alımından sonra erken verilen N-asetil-sistein tedavisi, akut karaciğer yetmezliğinin ilerlemesini yavaşlatmada etkilidir. Ancak akut karaciğer yetmezliği geliştiğinde, karaciğer transplantasyonu tek hayat kurtarıcı tedavidir.''Yani kısacası hekiminize danışmadan ilaç kullanmayınız. dişiniz ağrıyor ve hekime gitmekten korkup sadece ağrı kesici ile günü kurtarmak istiyorsanız  yapılabilecek en tehlikeli davranışı yapıyorsunuz demektir.Unutmayalım ki ağrı kesici bir ilaçtır ve ilaçları hekim kontrolünde ve yeteri miktarda kullanmak gerekir.

 En çok dış etmenlerden dolayı kaybederler. İlk olarak sigara ,nargile  veya  puro gibi tütün mamullerinin boyayıcı etkisi ile dişler renklerini kalıcı olarak kaybederler. İlk etapta dişlerin üzerinde lekelenmeler oluşmaktadır. Bu lekelenmeler diş temizliği ile çıkar ama her bir nefeste dişlerin ana renginde de ciddi bir değişiklik olur. Dişler, diş hekimi tarafından temizlense de dişlerin ana renginde zamanla bir renkleşme olur. Çünkü bu duman etkisi, dişin iç tabakalarına kadar ulaşır. çay, kahve, meyve suları, gazlı içecekler ve renkli alkollü içecekler.Ayrıca aşırı florürlü içme suları Bu tür içeceklerin ciddi bir boyayıcı etkisi vardır. Bazıları doğal boyalar bazıları ise kimyasal boyalardan oluşur. Standart olarak önce dişin dış yüzeyinde lekelenmeler başlar daha sonra ise iç yüzeylere ilerler. Yine diş temizlikleriyle ancak dış yüzeyler temizlenebilir. Zaman ile dişin ana rengi değişir.

Ağızdan alınan ilaç, pastil veya ağız suları da dişlerin rengini değiştirip sarartabilirler. Özellikle demir ilaçları ve renkli pastiller de bu çok görülür. Uzun süre kullanımlarında kalıcı renk değişiklikleri olabilir. Yukarda belirtilen tüm maddelerde düzenli diş temizlikleri önermekteyiz. Diş temizlikleri düzenli yapılmazsa diş yüzeyindeki lekelenmeler çok hızlı bir şekilde içeriye nufüs ederler.

Dişin yüzeyinde darbe veya ısı farklarına bağlı çatlaklar, dişe dışarıdan gelen herhangi bir darbe dişin yüzeyindeki mine tabakasını çatlatabilir. Ayrıca yeme-içme esnasında bir anda sıcaktan soğuğa ani geçişlerde diş yüzeyinde çatlak oluşabilir. Bu durumlarda zaman içinde dişin rengi değişir ve sararmalar başlar. Yukarıda belirtilen tüm renklenmeler için beyazlatma işlemi yapılabilir. Diş beyazlatma işlemleriyle dişlerin rengi 2-4 ton arasında açılır. Tüm renklenmeler de bu işlem çok fayda sağlar. Beyazlatmada ki hedef dişin iç renklenmesidir. İç renklenme bu sayede çözülür. Diş temizliğinde ki hedef ise dış renklenmedir.
Flor diş çürüğünü azaltmak konusunda önemli etkinliğe sahip doğal bir elementtir. Topikal (diş macunu, gargara, vernik, jel) ya da sistemik (flor takviyesi, florlu sular ve tuzlar) olarak kullanılabilir. Günümüzde topikal uygulamaların florun koruyucu etkisinden yaralanmak için daha uygun olduğu bilinmektedir. Topikal uygulamalar günde iki kez çocuğun dişlerinin gözetim altında fırçalanmasıyla birleştirildiğinde daha da etkili olmaktadır. Florürlü vernik, etkin miktarda flor içermesi ve yutma riskinin az olması gibi nedenlerden dolayı, günümüzde, çocuklarda en çok kullanılan ve güvenilir olan topikal florür materyalidir. Demineralizasyonu engeller ve diş minesinin yeniden mineralizasyonu sağlar. Böylece diş çürümesinin ilk safhasını önler veya tersine çevirir. Rutin olarak yılda 2 kez uygulanması önerilir. Çürük riski yüksek bireylerde yılda 4 kez uygulanabilir. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) diş çürüğünün azaltılabilmesi için flor uygulamalarını önermektedir. Uluslararası güvenilirliği olan Hastalık Kontrol ve Koruma Merkezi (CDC), profesyonel olarak uygulanan florürlü verniklerin, 6 yaşından küçük çocuklarda dahi dental florozis için risk faktörü olduğunu gösteren bilimsel kanıt olmadığını bildirmiştir. Yine, konu hakkında kanıta dayalı çalışmalar incelendiğinde; 3 yaş altında, yüksek dozda sistemik alım olmadıkça florozis riskinin olmadığı görülmektedir. Amerikan Pediatrik Dişhekimleri Birliği (AAPD-American Academy of Pediatric Dentistry) ve Avrupa Pediatrik Diş hekimleri Birliği (EAPD-European Academy of Paediatric Dentistry) topikal flor uygulamasının diş çürüğünü azaltmakta etkili olduğunu bildirmektedir. İncelenen çok sayıda bilimsel yayında da florürlü vernik uygulaması diş sağlığının korunması için önerilmektedir. Türk Dişhekimleri Birliği ve Türk Pedodonti Derneği’nin görüşleri de bu yöndedir. Tüm bu bilimsel veriler ışığında “Koruyucu Ağız ve Diş Sağlığı Bilimsel Danışma Komisyonu” tarafından yapılan değerlendirmede, florürlü vernik uygulamasının, gerek 60 ay ve üzeri çocuklarda yapılması, gerekse az miktarda kullanılan florürlü verniğin, tükürükle temas ettiğinde diş yüzeyinde kısa sürede sertleşmesinden dolayı yutma riskinin az olması ve yılda iki kez lokal olarak yapılan bu uygulama ile sürekli bir sistemik alımın ve dental florozis riskinin söz konusu olmaması nedenleriyle herhangi bir sağlık riski oluşturmayacağı ve güvenle kullanılabileceği sonuçlarına varılmıştır. 60 ay ve üzeri çocuklara uygulanacak florürlü verniğin, çeşme suyundaki flor iyon konsantrasyonunun yüksek olduğu yerlerde dahi güvenle kullanılabileceği değerlendirilmiştir. Halk Sağlığı Genel Müdürlüğü “Koruyucu Ağız ve Diş Sağlığı Programı”(KADS) kapsamında, okullarda 60 ayını doldurmuş anasınıfı, ilkokul 1.,2.,3. ve 4. sınıf öğrencilerine her eğitim öğretim yılında yılda iki defa florürlü vernik uygulanmaktadır.
Ağız ve diş sağlığının devamlılığını sağlamak için yaşam boyu etkili ve yeterli bakım gereklidir. Ancak kadınlarda ağız diş bakımı , yaşamlarının belirli bölümünü alan puberte, bebek emzirme, hamilelik, mensturasyon ve menapoz , dönemlerinde ayrıcalık göstermektedir.

“Her doğumda bir diş kaybedilir” düşüncesi doğru mu?

“Hamilelik sırasında bebeğin kendisi için gerekli olan kalsiyumu annenin dişlerinden alarak annesinin dişlerinin çabuk çürümesine yol açtığı, bu nedenle hamile annelerin diş kaybına uğradığı ” düşüncesi tamamen yanlıştır. Hamilelik sırasında annenin dişlerinden kalsiyum kaybı olduğuna dair herhangi bir bilimsel kanıt yoktur. Bu dönemde bebeğin ve annenin kemiklerinin sağlıklı olabilmesi için annenin günlük 1200-1500 mg kalsiyuma gereksinimi vardır. Hamilelik döneminde kadın süt ve süt ürünleri ile yeşil yapraklı sebzeler gibi kalsiyum dan zengin gıdalar alarak kalsiyum gereksinimini karşılamalıdır. Eğer gıdalarla yeterli kalsiyum sağlanamazsa bebeğin gelişimi için gerekli olan miktar annenin kemiklerinden karşılanır. Dişlerden kalsiyum çözünmesi olmaz. Eğer iyi bir beslenme ile beraber yeterli ağız diş bakımı yapılırsa hamilelik döneminde normal dönemden farklı bir diş sorunu ile karşılaşılmaz. Hamilelik sırasında beslenme hem annenin hem de bebeğin genel sağlığı ve ağız diş sağlığı için oldukça önemlidir. Hamilelikte bebeğin diş gelişimi 5. ve 6. haftalarda başlar.

Ağız ve diş sağlığı açısından tüm hamilelik döneminde:

  • A,C,D vitaminleri ile fosfor ve kalsiyumdan zengin temel yiyecekler alan meyvalar ve sebzeler, tahıl , süt ve mandıra ürünleri ile ile , et , balık ve yumurta dengeli olarak alınmalıdır.
  • Şeker mümkün olduğu kadar alınmamalı (özellikle yemek aralarında).
  • Kurutulmuş meyve ve karemel gibi yapışkan şekerli yiyeceklerden kaçınılmalıdır.

Hamilelik sırasında diş tedavisi yapılabilir mi?

  • Hamileliğin ilk üç ayında bebeğin organ gelişim evresi olan ilk üç ayda etkili dental tedaviden kaçınılmalıdır.
  • Tedaviler ikinci üç aya ertelenmelidir.
  • Diş ya da diş eti iltihabı gibi acil durumlarda, var olan enfeksiyonun bebeğin gelişimini dental tedavinin olumsuzluklarından daha fazla etkileyebileceği düşüncesi ön plana alınmalı ve bir
  • jinekoloğun önerileri doğrultusunda dental tedavi yapılmalıdır.
  • Son üç ayda tedavi için gerekli olan pozisyonları rahat alalaması ve koltukta uzun süre oturamaması nedeni ile diş tedavisi yaparken anne rahatsız olabilmektedir.

Hamilelik sırasında ekstra bir ağız diş bakımı gereklimidir?

  • Günlük ağız ve diş bakımım kesintiye uğratılmamalıdır.
  • Hamilelik öncesi tam bir ağız muayenesinden geçerek optimal ağız hijyenine kavuşmalı ve bunu sürdürme alışkanlığını kazanmalıdır.
  • Çünkü plak birikimi, ve diş eti hastalıkları ile hamilelik sırasında oluşan hormonal değişiklikler arasında direkt ilişki vardır.
  • Hamilelik sırasında oluşan hormon artışı ağız mukozasını dış etkenlere karşı özellikle bakteri plaklarına karşı daha hassa yapar.
  • Günde en az iki kez diş fırçası ve diş ipi kullanarak etkili diş bakımı yapılarak plak birikimine engel olunmalıdır.
  • Ağız gargaraları ya da ılık tuzlu su ile gargara yapılmalıdır. Özellikle ılık tuzlu su diş etlerini rahatlatır ve dişeti hassasiyetini azaltır.

Hamilelikte dental anestezi yapılabilir mi? Diş rontgeni çekilebilir mi?

  • Hamilelik esnasında birçok ilacın kullanılmaması ya da kontrollü kullanılması önerilmesine karşın, dental tedavilerde kullanılan lokal anesteziklerin herhangi bir yan etkisi rapor edilmemiştir.
  • Lokal anestezi kullanılmasında üretici firmanın önerileri doğrultusunda hareket edilmelidir.
  • Herhangi bir uyarı yoksa lokal anestezik kullanmada bir sakınca yoktur.
  • Anestezi altında yapılan tedavide hasta ağrı duymayacak ve daha az stres yaşayacaktır.
  • Diş çekimi yada herhangi bir müdahale için gebelik sırasında lokal anesteziklerin kullanılmasında üretici firmanın önerileri doğrultusunda hareket edilmelidir. Herhangi bir uyarı yoksa kullanmada bir sakınca yoktur.
  • Antibiyotik kullanımı özellikle Penisilin ve türevleri (amoxicilline vs. ) kullanımını bebek için herhangi bir sakıncası yoktur.
  • Tetrasiklin gurubu antibiyotikler alınmamalıdır. Tetrasiklin gebelik sırasında alınırsa bebeğin dişlerinde “tetrasiklin renklenmeleri” dediğimiz renklenmeler oluşur.
  • Ağrı kesici kullanmada dikkat edilmeli ve kesinlikle üretici firmanın önerilerine uyulmalıdır.
  • Diş hekimliğinde kullanılan röntgen makinalarında radyasyon çok düşük seviyede olmasına rağmen hamilelerde röntgen çekiminden kaçınılmalıdır.
  • Zorunluluk yoksa bu işlem doğum sonrasına ertelenmelidir.
  • Eğer acil bir tedavi için kesinlikle röntgen filmi çekilmesi gerekiyorsa :
  • Anneye özel koruyucu önlük giydirilmeli, hızlı film kullanarak ve düşük doz uygulaması yapılmalıdır.

Hamilelik gingitisi (Pregnancy gingivitis)

Hamileliğin erken safhalarında diş etlerinde şişlikler, kızarıklıklar gözlenebilir. Bu şekildeki diş eti oldukça hassastır ve kolayca kanar. Hamilelik sırasında kadınların diş etlerinde oluşan bu değişiklikler nedeni östrejen ve progesteron hormonlarının salgılarının artmasından kaynaklanmaktadır. Hamilelik gingivitisi genellikle hamileliğin 2.Ayında başlayıp 8.Ayında en üst seviyeye çıkar, doğumdan sonra kendiliğinden iyileşir. Günlük düzenli ağız diş bakımı yapmayan kişilerde oluşan ve diş etinin tahrişine neden olan bakteri plağı ya da diştaşı gibi etkenler hamilelik gingivitisi tablosunu daha ciddi boyutlara taşıyabilmektedir. Eğer dişlerde derin tartar birikimi varsa diş hekimi tarafından elimine edilmelidir Diğer diş tedavilerinde olduğu gibi tartar temizliği de özellikle hamileliğin ikinci üç ayında yapılamalıdır (Gebeliğin ilk üç ayında bebeğin organları gelişme aşamasındadır. Bu safhada neden olunan bir bakteriyemi bebeğin organ gelişimini olumsuz yönde etkileyebilmektedir.) Üçüncü üç ayda da anne koltuğa rahat oturamaz ve aşırı stres erken doğuma neden olabilmektedir.

Hamilelikte diş çekilir mi?

Hamilelik tüm vücudun fiziksel ve psikolojik yönden pek çok değişikliklere uğradığı bir dönemdir. Ağzımız ise vücudun bu tür değişikliklerine karşı çok hassas olan bir bölgesidir. Anne adayı hamilelik süresince ister istemez devamlı bebeğini düşündüğü için kendi kişisel bakımını ihmal edebilir. Mide bulantıları ve kusmalar ağız içinde zararlı etkilere neden olur. Bazı yiyecek ve içeceklere karşı aşırı ilgi veya aşırı tiksinme duyulması sonucu ağız da bundan etkilenir. Hormonal etkiler sonucunda ağız içinde bazi degisimler olur. Örneğin kandaki ve tükürkteki asit miktarı arttığ için dişlerin çürümesi kolaylaşır. Çünkü en basit anlatımıyla , dişin çürümesi demek , bakterilerin salgıladığı asitlerle yumuşaması demektir. Diş eti rahatsızlıkları da eskisinden daha kolay ve daha sık oluşacaktır. Hamile olmayı düşünen veya hamile olan her kadın mutlaka bir diş hekimi kontrolünden geçmeli , ağız sağlığı için neler yapması veya yapmaması gerektiğini öğrenmeli ve gereken tedavilerini yaptırmalıdır. Bu hem annenin hem de çocuğunun sağlığı için çok önemlidir. Hamilelik kabaca üç dönemde incelenir: İlk üç aylik dönem: Bu dönem bebeğin çok hassas olduğu bir dönemdir. Gereksiz müdahaleler düşüğe sebep olabilir. Fakat ağrıya sebep olmuş ve/veya müdahale edilmediği taktirde daha çok zarara neden olabilecek durumdaki dişlerin çekim, kanal tedavisi gibi acil olarak tedavi edilmesi gereken durumlarında, çekinmeden diş hekimine gidilmelidir. Diş hekimi , bebeğe zarar vermeyen ilaçlarla tedaviyi sağlayacaktır. İkinci üç aylik dönem: Bu dönem , hamilelik sonuna kadar ertelenmesi uygun olmayan diş çekimi, dolgular, kanal tedavileri vb. pek çok tedavinin yapılması için en uygun olan dönemdir. Üçüncü üç aylık dönem: Bu dönemde bebek anne karnında oldukça büyümüştür ve doğum yaklaşmıştır. Aynen ilk üç aylık dönemde olduğu gibi, acil tedaviler dışında diş hekimi müdahale etmeyecektir.

Hamilelik ağız sağlığını nasıl etkiler?

Hamilelik sırasında anne dişlerinden kalsiyum kaybı ve her hamilelikte annenin bir dişini kaybedeceği yanlış bir inanıştır. Fakat hamilelik sırasında ağız sağlığında bazı değişikliklerin olacağı da bir gerçektir. En önemli değişiklik östrojen ve progesteron hormon düzeylerindeki artış olup, bu durum da dişler üzerindeki plak birikiminin artması ile bağlantılıdır. Eğer plak uzaklaştırılmazsa dişeti iltihabına (gingivitis) neden olur. Bu durum “hamilelik gingivitisi” adını alır. Dişeti kırmızı, hacim olarak artmış, hassas ve kanamalıdır. Bu tablo daha çok 2. üç aylık dönemde hamile kadınların çoğunluğunu farklı şiddette etkiler. Eğer gingivitis zaten mevcutsa hamilelik sırasında şiddeti artabilir ve tedavi edilmezse periodontitise ilerleyebilir. Hamile kadınlarda aynı zamanda “hamilelik tümörü” geliştirme riski de vardır. Bunlar dişeti büyümelerinin irritasyonu sonucu oluşan iltihabi lezyonlardır. Genellikle kendi haline bırakılmakla beraber, hastaya rahatsızlık veriyorsa veya çiğneme, fırçalama ve diğer ağız bakımı işlemlerini engelliyorsa dişhekimi tarafından alınmalıdır.

Bu problemler nasıl önlenebilir?

Dişeti iltihabı dişlerin etkin olarak bakımı ve temizlenmesi ile önlenebilir. Her gün en az iki kez, mümkün olan durumlarda her yemekten sonra dişler fırçalanmalıdır. Her gün tüm dişlerde diş ipliği ile temizlik işlemi de yapılmalıdır. Sabah diş fırçalamak rahatsızlık veriyorsa ağız su veya anti-plaque ve floridli gargaralarla çalkalanmalıdır. Dengeli beslenme ile birlikte C ve B12 vitamin destekleri de ağız sağlığının sürdürülmesi açısından önemlidir. Dişhekimine daha sıklıkla gidilmesi de etkin plak kontrolünü sağlayarak gingivtis gelişimini önler. Plak kontrolünün sağlanması aynı zamanda dişeti irritasyonunu ve hamilelik tümörlerinin oluşma riskini de azaltır.

Diş hekimine ne zaman gitmelidir?

Hamilelik planlanıyorsa veya hamile olunduğundan şüpheleniliyorsa dişhekimi ziyaret edilmelidir. İlk 3 aylık dönemde temizlik yapılması uygundur. Dişhekimi hamileliğin kalan dönemi için bir tedavi takvimi hazırlayacaktır. İkinci 3 ayda da ağız dokularında meydana gelen değişikliklerin ve ağız bakımının etkinliğinin değerlendirilmesi ile birlikte tekrar temizlik önerilebilir. Duruma göre üçüncü 3 aylık dönemde de tekrar randevu verilebilir fakat tüm bu seanslar mümkün olduğunca kısa süreli olmalıdır.

Hamilelik sırasında yapılmaması gereken işlemler var mıdır?

Genellikle acil olmayan işlemler de hamilelik sürecinde yapılabilir. Ancak herhangi bir diş tedavisi için en uygun zaman 4. Ve 6. aylar arasıdır. Şiddetli ağrının eşlik ettiği acil durumlarda tedavi hamileliğin herhangi bir döneminde yapılabilir. Anestezi ve ilaç verilmesini gerektiren durumlarda jinekolog ile irtibat kurulmalıdır. Ertelenebilecek işlemler doğumdan sonraya bırakılmalıdır.

Hamilelik döneminde diş röntgeni zararlı mıdır?

Bu dönemde tedavi için çok gerekli ise ağız içinden 1-2 film alınabilir.Her ne kadar dişhekimliğinde çekilen röntgenlerde verilen radyasyon miktarı çok az ve karın bölgesine çok yakın değilse de gelişmekte olan bebeğin ışın almasını önlemek için mutlaka kurşun önlük kullanılması gerekir.Yine de ilk üç ay film çekilmesinden kaçınmak gerekir.

Dişler hamilelik sırasında daha çabuk mu çürür?

Daha öncede de belirtildiği gibi “hamilelik döneminde annenin dişlerinden kalsiyum çekildiği ve bu nedenle her bebeğin anneye bir diş kaybettireceği” inancı kesinlikle doğru değildir. Hamilelik döneminde vücuttaki dengenin bozulması dişlerin çabuk çürümesine uygun bir ortam yaratır. Bu dönemde dişlerin daha çabuk çürümelerinin nedenleri şunlardır; Bebek beslenen dönemde tatlıya, aburcubura aşırı istek belirir ve bunlar yendikten sonra diş fırçalama ihmal edilir İlk aylarda görülen kusmalardan sonra anne ağız bakımına yeterince özen göstermeyebilir. Gebelik hormonlarının (östojen, progertron) etkisi ile dişetleri daha çabuk kanayan anne, dişlerini fırçalamaktan kaçınır. İşte bu nedenlerden ötürü bu dönemde diş sağlığına daha özen göstermek gerekir.

Bebeğin diş sağlığı için alınması gereken önlemler var mıdır?

Bebeğin diş gelişimi anne karnında başlar. Bu dönemde anne hem kendi sağlığı hem de bebeğinin diş gelişimi için dengeli beslenmeye dikkat etmelidir. Diş sağlığı için protein,A vitamini (et, süt, yumurta, sarı sebze ve meyveler) C vitamini (narenciye, domates, çilek), D vitamini (et, süt, yumurta, balık) ve kalsiyum (süt ve süt ürünleri, yeşil yapraklı sebzeler) dan zengin gıdaların yeterince alınması gerekir. Bunun yanı sıra bilinçsiz ilaç kullanımından kaçınılmalıdır. Kullanılan ilaçlar bebeğin diş sağlığının yanı sıra genel vücut gelişimini de olumsuz yönde etkileyebilecektir. Bebeğin diş sağlığı konusunda bilgili olmak,çocuğunuzun ömür boyu sağlıklı dişlere sahip olmasında ilk basamaktır. Bebeğin diş bakımı ve beslenmesi ile ilgili bilgi edininiz.

“Hamileyken antibiyotik kullandım” bebeğimin dişleri etkilenir mi?

Bu dönemde bilinçsiz ilaç kullanımından kaçınılması gerektiğini belirtmiştik. Ancak kullanılan her antibiyotiğin bebeğin dişlerinde lekelenmelere neden olduğu kanısı yanlıştır. Dişlerde renklenmelere neden olan antibiyotik grubu “tetrasiklinler”dir. Bunun dışındaki antibiyotiklerin renklenme yaptığı kanıtlanamamıştır.
Çürük bir enfeksiyon hastalığıdır ve bulaşıcıdır. Gebelerde immun sistem vücut tarafından baskılanmıştır. Vücutta herhangi bir enfeksiyon geliştiğinde ise hamilelik, düşük veya erken doğumla sonlanabilmektedir. Bir çok resmi sağlık kuruluşunun internet sayfasında gebelikte ağız hijyeni bozuk ve diş sağlığı kötü anne adaylarında görülen düşük ağırlıklı bebek ve erken doğum oranının, diş sağlığı ve ağız hijyeni iyi olan annelere göre 7 kat daha fazla olduğu bildirilmektedir. Ayrıca nedeni anlaşılamayan düşüklerin çok büyük oranında da annede diş hastalıklarına rastlandığı bildirilmiştir. Ayrıca bu hastalarda hamilelik öncesi minimal düzeyde de olsa bir diş iltihabı olması durumunda, hamilelik sonrası artan hormon salgısı nedeniyle bu iltihap çok daha büyük düzeylere ulaşacaktır. Bu nedenlerle, hamile olmayı planlayan ve bebek bekleyen anne adaylarının bu süreç içinde ağız bakımlarına çok dikkat etmeleri ve diş hekimi kontrollerini ihmal etmemeleri gerekmektedir. Hamile kalmadan önce ağızda var olan çürüklerin ve diş eti hastalıkların tedavi edilmesi en ideal yaklaşımdır fakat bunu gerçekleştirememiş iseniz bile hamilelik sürecinde kontrollerinizi ihmal etmemelisiniz. Bu kontroller sırasında hekiminiz ağız hijyeninizi sağlamaya yönelik küçük girişimlerde bulunabilecek ve daha önemlisi size ağız bakımınız hakkında eğitim verecektir. Doğru diş fırçalamayı, diş ipi kullanımını öğrenerek hayata geçirmeniz sayesinde ağzınızdaki iltihabı kontrol altına alabilirsiniz. Hamilelik süresince yeme düzeninize çok özen göstermeniz gereklidir. Ara öğünlerden kaçınmalı, çürük yapıcı besinlerden mümkün olduğunca uzak durmalısınız. İlk üç ay ; Hamileliğinizin ilk 3 ayı içinde kusmalar görülebilir. Bu kusmalar ağız ortamının pH sını düşüreceği için, özellikle üst dişlerinizin arka bölgelerinde erozyona neden olabilir. Kusmanın hemen ardından dişlerinizi fırçalamanız doğru olmayacaktır. Bunun yerine ağzınızı suyla ya da bikarbonat içeren ağız gargarları ile çalkayabilirsiniz. Bikarbonatlı bir gargarayı evde; “1 bardak suya yarım çay kaşığı karbonat ve yarım çay kaşığı tuz” ekleyerek kendiniz de hazırlayabilirsiniz. Hamilelik sırasında oluşan hormon değişiklerine bağlı olarak tükürük miktarınız ve tükürüğünüzün yıkayıcı özelliği azalabilir. Bu nedenle ağzınızda kuruluk hissedebilirsiniz. Bu durumda su bazlı, alkol içermeyen gargaralar kullanabilir, bikarbonatlı çikletler çiğneyebilirsiniz. Diş dostu sakızlar çiğneyebilirsiniz. DOĞUM SONRASI; Doğumdan sonra da annenin enfeksiyon kontrolüne dikkat etmesi gerekir. Çünkü bebeğin dişlerinin sürmeye başlaması ile enfeksiyon penceresi açılır ve bebek öncelikle anneden aldığı mikroplar ile enfekte olur. Ayrıca; anne çocuğunuzun ağzına kendi çiğnediği şeyleri götürmemeli, emziğini yalayıp çocuğun ağzına vermemelidir. Bunlarla beraber yine ağız bakımına dikkat etmesi gerekir.

Hollywood smile yada Hollywood Gülüşü nedir?

Kusursuz ve güzel bir gülüş hayatın pek çok yerinde bize ayrıcalıklar katar. Hem görünüm hemde iletişim için; dişler ve gülümseme çok önemlidir. Bazen diş formları istenildiği kadar güzel yapılsada diğer önemli faktörlere çok dikkat etmek gerekir. bunlar yüzün hatlarına uyarak kişinin ten rengine ,dudaklarının yapısına ve gülüşüne bakılarak konumlandırılan dişlerdir.yani dişler tek başına bir anlam ifade etmez. Tam bir uyum içinde olmalıdır. Son yıllarda Hollywood starları gülüşleri ile dikkat çekmeye başlamış ve “Hollywood smile” terimi ortaya çıkmıştır. Dengeli gülüş için gerekli bazı kurallar: Dudak Çizgisi: Dikey diş görünürlüğü, ya da üst kesici dişlere göre dudak yüksekliğidir. Normali, üst dudak diş-diş eti sınırına ulaştığında dişlerin arasındaki diş eti ile üst keserlerin tamamının görülmesi normaldir. Yüksek dudak çizgisi, klinik kuronun tamamı ve bitişik diş eti doku bandını gösterir. Düşük dudak çizgisi, üst ön dişlerin %75’inden daha azı görülür. Kadınların dudak çizgisi erkeklerden 1,5 mm daha yüksek olduğu için gülümsemede 1-2 mm diş eti görünürlüğü kadınlar için normal kabul edilir.kısacası kadın ve erkekte olması gereken konumlandırmalar farklıdır. Gülümseme Arkı: Poz gülümsemesinde üst ön dişlerin kenarları boyunca hayali olarak çizilen çizgi ile alt dudak iç kontürü arasındaki ilişkidir, kurvatür kadınlarda yaşlandıkça düzleşme eğilimindedir.yani yaşa bağlı ve yüzün kurvetürlerine bağlı olarak dikkatli bir çalışma gerekir. Üst Dudak Kurvatürü: Gülümseme sırasında üst dudak orta noktasından ağız köşesine kadar değerlendirilir. Ağız köşesi dudak orta noktasından daha yüksek ise yukarıda, aynı hizada ise düz, aşağıda ise aşağıda denir. Yukarıda ve düz dudak kurvatürlerinin aşağıdakine göre daha estetik olduğu düşünülmektedir. Göründüğü gibi dudak ve dişlerin uyumu çok önemlidir.işte bu noktada diş hekimliğinin uyum ve sanatla buluşma noktası denir……

Hollywood Gülüşü’ne sahip olmak için gerçekleştirilen işlemler nelerdir?

Porselen vener: Diş yüzeylerinin çok hafif aşındırılarak, dişlerin ön kısımlarına uygulanan yaprak porselen kaplamadır. Porselen Vener, çarpık, aralıklı, kırık, küçük ve sarı renk gibi estetik bir görüntüye sahip olmayan dişler için gerçekleştirilen bir uygulamadır. Kısa sürede gerçekleştirilebilen işlemdir ve diş dokusuna en az müdahale bu yöntemde gerçekleştirilir. Bu sayede diş yapısının korunması sağlanmaktadır. Işık geçirme özelliği sayesinde doğal dişlerden ayırt edilmez ve renk değiştirmezler. Diş beyazlatma: Güzel bir gülüş için ihtiyaç duyduğumuz en önemli detaylardan biri de beyaz dişlerdir. Diş hekiminiz tarafından belirlenecek yöntemle diş beyazlatma işlemi uygulanabilir. İhtiyaca göre evde ya da diş hekiminizin uygulayacağı işlemlerle diş beyazlatma işlemi de gerçekleştirilir. İmplant tedavisi: Diş estetiğini bozan diş kayıpları varsa bunlar implant tedavisiyle giderilebilir. Hollywood Smile gülüş tasarımı ile estetik, simetrik ve beyaz dişlere kavuşmanız sağlanır, dişlerinizde ve diş etlerinizde sağlıklı bir görünüm elde edilir. Gülüş tasarımında, doğru bir ağız kapanışı ve yarım ay veya ay şeklinde gülümseme hattıyla daha enerjik ve genç bir görünüm hedeflenir.
İşlemin Tanımı; İmplant’ların yerleştirilmesi için uygulanacak cerrahi işlem diş eti dokularının kaldırılıp çene kemiğinin açığa çıkarılması ile başlar. Bunu, çene kemiği içine kendi dişinizin köklerinin genişliğinden ve uzunluğundan biraz daha küçük implant yuvalarının hazırlanması takip eder. Daha sonra hazırlanan bu yuvalara metal silindirik vidalar (implant) yerleştirilir. Yetersiz kemik dokusunun mevcut olduğu durumlarda, cerrahi bölgeye kemik greftlerinin yerleştirilmesi ve bu greftlerin üzerinin bir membranla örtülmesi gibi ek cerrahi işlemler uygulanabilir. Bütün cerrahi işlemler lokal anestezi altında gerçekleştirilir. Cerrahi işlemi takiben iki hafta boyunca, ameliyat bölgesine diş hekiminin izni olmadan herhangi bir hareketli veya sabit protez yerleştirilmemelidir. İşlemin Kim tarafından ve Nerede Uygulanacağı; Ağız, diş ve çene cerrahisi uzmanı diş hekimi tarafından, cerrahi kliniklerde uygulanır. İşlemin tahmini süresi; Operasyonun süresi yapılacak implant sayısına veya gerekli ek cerrahi işleme göre ortalama 20 dakika ile 2 saat değişiklik gösterebilir. İmplant cerrahisine takiben protezlerin yapılabilmesi için ortalama 3-6 ay kemik iyileşmesi süresinin beklenmesi gerekmektedir. Buna ek olarak diş implantı etrafındaki herhangi bir yumuşak doku büyümesini veya düzensizliğini düzeltmek için küçük çaplı bir cerrahi düzeltme gerekebilir. İşlemin Uygulanmaması Durumunda Karşılaşılabilecek Sorunlar; Eksik dişler ağız ve diş sağlığını bozar. Eksik dişlerden dolayı dişeti ve kemik dokularda tahribat meydana gelir. Dişlerde çürüme eğilimi artar. Eksik dişlerin olduğu yere doğru diğer dişlerde eğilmeler veya uzamalar başlar ve diğer dişlerin kaybıyla sonuçlanabilir.

Niçin kanal tedavisi yapılır?

Öncelikle şu bilinmelidir ki, doğal dişin yerini hiç bir yapay diş tutmaz. Dolayısıyla doğal dişlerimiz tedavi ederek son noktaya kadar korumalıyız. Dişlerimizden biri hastalandığında en bilinen koruma yöntemlerinden biri de kanal tedavisidir. Kanal tedavisi hasar görmüş dişlerin korunmasında yardımcıdır. Pulpa (sinir, kan, lenf damarlarını içeren dişin içindeki yumuşak tabaka), kendini tamir edemeyecek derecede hasar gördüğünde pulpa ölür. genellikle buna, kırık dişlerdeki veya derin çürüklerdeki bakteriler sebep olur. Bakteriler dişin özünde iltihaba yol açar. Hasar görmüş veya hastalanmış pulpa çıkarılmazsa diş ve çevresindeki dokular enfeksiyona maruz kalır. Ve sonunda dişinizi tamamen kaybedebilirsiniz.

Kanal tedavisi nedir ve nasıl uygulanır?

Kanal tedavisi pulpanın hasar gördüğü durumlarda uygulanan bir tedavi şeklidir. Önceki yıllarda hastalanmış yumuşak diş tabakasıyla karşılaşıldığında tek çözüm çekim iken, günümüzde bu dişleri tedavi etmek mümkündür.

Kanal tedavisi yapılmazsa ne olur?

Derin çürük ve çatlak dolayısıyla pulpanın kendini iyileştiremeyeceği durumlarda diş canlılığını kaybeder, enfeksiyon bütün dişe yayılabilir. Kanal tedavisi yapılmazsa enfeksiyon kök ucundaki dokulara kadar ulaşabilir. Dişi çevreleyen çene kemiği de iltihaplanarak aşınır. Meydana gelen bu boşlukta apse oluşur. Bu tabloya ağrı ve şişlik de eşlik eder ve diş kısa zamanda kaybedilir.

Kanal tedavisinin aşamaları :

1. Öncelikle ağrısız ve acısız bir tedavi olması için dişe anestezi yapılır. 2. Daha sonra çürük temizlenip, dişin özüne ulaşılınca hastalıklı ve yumuşak doku çıkarılır. Sinir ve doku artıkları temizlenir. 3. Kök ucuna kadar diş kanalına şekil verilir. Gerekirse bazı ilaçlar uygulanarak iyileşme hızlandırılabilir. 4. Seanslar arasında diş iyileşene kadar geçici dolgu maddeleriyle dişin üzeri kapatılır. İltihabın üremesinin durduğu anlaşıldıktan ve kök ucundan iltihap gelmesi sona erdikten sonra kanal içerisi özel bir dolgu maddesiyle, kök ucuna kadar doldurulur. 5. Bazı vak’alarda bu seanslara hiç gerek olmayıp tek bir seansta da kanal tedavisini sağlıklı bir şekilde kanal tedavisini bitirmek mümkündür.

Kanal tedavisi uygulanmış bir dişin ömrü ne kadardır?

Eğer diş tekrar enfekte olmazsa ve çürümesini önleyici tedbirler alınırsa, ömür boyu bu dolgu kullanılabilir. Düzenli dişhekimi kontrollerinizde enfeksiyonun başlangıcını yakalayabilirsiniz. Ayrıca çok iyi bir ağız bakımı ile de dişin tekrar çürümesi önlenmelidir
×

Merhaba!

Temel Ağız ve Diş Sağlığı Merkezi ile hızlıca görüşme başlatabilir veya randevu almak için hemen yazabilirsiniz

×