Ağız Bakım Merkezi

Ağız ve Diş Sağlığı Problemleri ve Çözümleri

Ağız ve Diş Sağlığı Problemleri ve Çözümleri. En sık karşılaşılan Ağız ve Diş Sağlığı Problemleri ve Çözümlerini Temel Ağız ve Diş Sağlığı Merkezi hekimleri cevaplıyor. Ağız ve Diş Sağlığı Problemleri ve Çözümleri ile ilgili en sık karşılaşılan sorulara cevapları bu bölümde bulabilirsiniz.


Çürüme İhtimali Olan Bölgelere Dolgu Yaptırarak Çürükten Korunabilir miyiz?

Hayır. Sağlam bir organı çürüyecek diye kopartıp almak mümkün değildir. Diş korumada en etkin önlemin dişleri fırçalamakla alınacağını tekrar hatırlatalım.

Dolgu Nasıl Yapılır?

Günümüzde kullanılan dolgu maddelerinin çoğu sadece dişe tutunur, yapışmaz. Bu nedenle diş hekimleri dolgu yaparken bazı tutucu önlemler alırlar. Bu önlemler özel tutucu oyukların hazırlanmasıyla mümkün olur. Dolgu yaparken ana kural olarak iyi bir kavite (oyuk) hazırlanır; ve dişe yapılacak dolguyla çürümeden önceki doğal biçimi tekrar verilmeye çalışılır.

Hangi Dolgu Maddeleri Seçilir?

Dolgu maddesini seçerken diş hekimleri maddenin arka dişlerde çiğneme basıncına dayanabilmesini; ön dişlerde mümkün olduğunca fark edilmemesini; dişe ve diş özüne zarar vermemesini göz önüne alırlar. Şimdi sizlere birkaç tip dolgu maddesi hakkında bilgi vermek istiyoruz: 1.Amalgam Dolgular (Metal Dolgular) Çok dayanıklı ve ekonomik bir dolgu maddesidir; fakat görünümü estetik değildir. İçinde % 70 gümüş, % 23 kalay, az miktarda bakır ve çinkodan oluşan tozun cıva ile karıştırılmasıyla hazırlanır. Karışım diş hekimi tarafından hazırlanan oyuğa yığılır ve dolgu birkaç saatte sertleşir. Özellikle azı dişleri için günümüzde kullanılan en iyi dolgu maddesidir. 2. Porselen Simanlar, Kompozitler Estetik dolgu maddeleridir (bonding); fakat amalgam kadar dirençli değillerdir. En çok ön dişlerde kullanılırlar. 3. İnlaylar İnlaylar döküm, dolgulardır. Dolgu için şekillendirilmiş oyuğun (kavite) ölçüsü alındıktan sonra, laboratuvarda altın veya porselenden hazırlanır ve dişe yapıştırılır. Özel teknik ve çok hassas çalışma gerektirirler.

Amalgam nedir?

Amalgam dolgular gümüş dolgular olarak da tanımlanır. Amalgam; gümüş, kalay ve bakır alaşımının, cıva ile karıştırılması ile elde edilir. Karışımın %45-50’sini oluşturan civa, metalleri birbirine bağlayarak dayanıklı bir dolgu malzemesi yaratmış olur. 150 yıldan beri geliştirilerek kullanılmakta olan amalgam dolgular, çok sayıda dişin korunarak ağızda kalmasına hizmet etmiştir.

Amalgamdaki civa zararlı mıdır?

Amalgam dolgudaki civa zehirli değildir. Civa diğer metallerle birleştiğinde kimyasal yapısı değişir ve zararsız hale geçer. Çiğneme ve öğütme sonucunda ağızda açığa çıkan civa miktarı su, hava ve yiyeceklerde alınan miktardan çok daha küçüktür. Bütün bilimsel araştırmalarla civanın zararsız olduğu sonucuna varılmıştır. Amalgamlar söküldüğünde civanın oluşturduğu düşünülen bazı hastalıkların iyileştiği iddia edildiği halde bilimsel olarak ispatlanamamıştır.

Diş hekimleri amalgamı niçin tercih ederler?

Amalgam hala en zararsız, en uzun ömürlü ve en ucuz dolgu maddesidir. Yılda, bir milyardan fazla amalgam dolgu yapıldığı hesaplanmıştır. Diğer dolgu maddelerine oranla çok daha kısa zamanda ve kolay uygulanabilirler. Porselen, altın ve beyaz dolgular gibi dolgu malzemeleri hem daha pahalıdırlar hem de daha çok zaman ve dikkat isterler. Ayrıca altının dışındakiler amalgam kadar uzun ömürlü değildir. Amalgam ancak civaya alerjisi kesin olarak tespit edilenlerde kullanılmamalıdır ki, bu da yüzde birden çok daha düşük bir olasılıktır. Gerekmediğinde amalgam dolgular sökülmemelidir. Çünkü hem gereksiz masraf getirmekte hem de dişe zarar verme olasılığını arttırmaktadır.

Amalgam restorasyon sonrası hastaya uyarılar

Uygulamanın yapıldığı tarafı en az bir saat kullanmaması ve takip eden 24 saat içinde de dikkatli olunarak sert şeyleri o bölgede çiğnememesi hastalardan istenmelidir.Hastaya 24 saat geçtikten sonra polisaj işlemi.,için ikinci bir randevu verilmelidir.Bu uygulama, hem amalgamın metalik özelliklerini iyileştirme hem de kullanım sonrası restorasyonun anatomik ve fonksiyonel olarak tekrar gözden geçirilme olanağını sağlayacaktır. Amalgam dolgulardan sonra kısa süreli bir sıcak-soğuk duyarlılığı olabilmekte ve bu zamanla kaybolmaktadır.Ancak ender olsa da bazı kişilerde ağızda çeşitli metaller bulunduğunda ya da çatal gibi başka bir metal girdiğinde elektriklenmeden doğan hassasiyetler olabilmektedir.Geçmeyen duyarlılıklarda duyarlılığın yalnızca bu sebepten olduğuna emin olduktan sonra restorasyonu metal olmayan bir restoratif madde ile değiştirmek çözüm olabilir.

Kompozit dolgular nasıl yapılır?

Kompozit dolgular, hazırlanmış kavitelere tabaka tabaka yerleştirilir ve her tabaka özel bir ışık ile sertleştirilir. Bu işlem bitince kompozit dolgular dişe göre şekillendirilir ve düzeltilir. Bütün bu işlemler amalgam dolgu işleminden daha uzun sürer. Ancak amalgamın en az iki katı kadar daha pahalıdır. Kompozit dolguların ağızda kalma süresi de 7-10 yıldır ki bu süre amalgamın ömrüne yakındır. Ancak çok büyük dolgularda durum amalgamın lehinedir.

Kompozit reçinelerin avantaj ve dezavantajları :

Bu dolguların en büyük avantajları estetik olmalarıdır. Ayrıca bu dolgular dişlere iyice bağlandığı için diş dokularını destekler, kırılmaları ve sıcaklık geçmesini engeller. Kompozitler, yalnızca çürükleri restore etmek için değil, dişlerin rengini ve biçimini değiştirerek kozmetik etkileri için de kullanılabilmektedirler. En önemli dezavantajı işlem sonrası duyarlılıkların olmasıdır. Dolguların renkleri, kahve, çay gibi boyayıcı yiyeceklerle de hafifçe değişebilmektedir.

Kompozit restorasyonlar sonrası hastalara uyarılar

Kompozitlerde de artık aynı seansta polisaj işlemi yapılabilmektedir.Ancak çok büyük restorasyonlar ya da çok diş için yapılan seri restorasyonlarda hastayı bir defa daha kontrole çağırıp varsa gerekli düzeltmeleri yapmak hem estetik hem fonksiyon açısından çok daha iyi olacaktır. Bu materyallerle ön dişlerde çok büyük kayıplar restore edilebilmekte bu nedenle hastaların ısırmada dikkatli olmalarının bu restorasyonların ömrünü uzatacağının da anlatılması gerekmektedir.Özellikle (fasial) yüzde yapılan uygulamalardan sonra ne kadar iyi polisaj yapılmış olsa da boyayabilen yiyecek ve içeceklerin dolguların renklerini değiştirebileceği yine hatırlatılmalıdır.Aşınma nedeni ile restore edilmiş dişlerde daha çok dikkat edilmesi gereken şey de hastaya çok sert olmayan diş fırçaları önermek ve fırçalama yöntemlerinde düzeltmeler yapabilmelerini sağlamaktır.Bu öneriler geniş (fasial) yüz restorasyonları için de geçerlidir. NOT: Bu sayfadaki bilgilerin bir kısmı Prof. Dr. Ilter Uzelin yazısından alınmıştır.
Dişler düzgün temizlenmediğinde, üzerlerinde ve aralarında biriken yiyecek artıkları bakteriler üretirler. Bakteri plağı dediğimiz bu püremsi birikintiler, diş çürüklerinin ve dişeti iltihaplarının baş sorumlusu olup, zamanla tükürüğün çökelmesi sonucu diş taşlarını oluştururlar. Bakteri plağının içinde üreyen mikroorganizmalar, şekerli gıdaları parçalayarak asit üretirler. Ve bu asit, dişi küçük bir bölgeden başlayıp giderek büyüyen bir şekilde çürütür. Daha ileri safhalarda çekim kaçınılmaz olabilir. Diş eti iltihabının ilk belirtisi diş etindeki kanamalardır. Diş etlerinde renk, şekil bozuklukları ve ağız kokusu ile kendini daha da belli eder. Diş eti iltihabının neden olduğu diş kayıpları, çürüklerin neden olduğu diş kayıplarından çok daha fazladır. Öncelikle şunu belirtmek gerekir ki , Sağlıklı dişeti açık pembe renktedir. Dişe ve kemiğe sıkıca yapışmış olup, portakal kabuğuna benzer parlak – pütürlü bir görünümü vardır.

Diş eti Hastalığının Belirtileri :

  • Diş eti hastalıklarının ilk ve en önemli belirtisi dişeti kanamasıdır. Sağlıklı dişeti kanamaz
  • Diş etlerinde şişmeler, kızarmalar oluyorsa,
  • Diş etlerinde çekilmeler ve açığa çıkan kök yüzeylerinde oluşan hassasiyet oluşuyorsa,
  • Dişeti kenarlarında veya dişler arasında, diş taşlarına bağlı olarak oluşan siyah alanlar görülüyorsa,
  • Diş ile dişeti arasından iltihap geliyorsa,
  • Dişlerde sallanmalar, uzamalar ve dişler arasında açılmalar oluyorsa,
  • Ağızda sürekli bir kötü koku ve kötü tat hissi var ise, geç kalmadan bir dişhekimine muayene olunması gerekir.

Sağlıklı Diş ve Diş etleri

Bakteri plağı kaldırılmazsa sertleşir ve diştaşı ya da tartar olarak isimlendirilen birikintiler oluşur. Plaktaki bakteriler tarafından üretilen toksinler (zararlı maddeler) dişetlerine zarar verir. Toksinler dişetlerinin etrafındaki destek dokularını yıkar, dişlerden uzaklaşır, oluşan periodontal ceplerde daha fazla bakteri plağı birikir. Periodontal hastalık geliştikçe cepler daha da derinleşir. Bakteri plağı dişlerin açığa çıkmış kök yüzeylerine yapışır. Dişlerin kemik desteği yok olur ve tedavi edilmeyen dişler sallanmaya başlar ve sonunda çekilir.

Diş eti hastalıklarına neden olan diğer unsurlar nelerdir?

Periodontal hastalıkların ana nedeni bakteri plağı olmakla beraber, diğer unsurlar da dişetlerinizin sağlığını etkileyebilir Beslenme biçimi ve tütün kullanma ağız sağlığınızı etkilemektedir. Besleyici değeri düşük bir diyet vücudun hastalıklara karşı mücadele gücünü azaltmaktadır. Ayrıca, stres vücudun hastalıklardan korunma kabiliyetini etkileyebilir. Tütün kullananlar, kullanmayanlara göre, dişetlerini daha fazla tahriş etmektedirler. Lösemi, AIDS gibi vücudun savunma sistemini etkileyen hastalıklar dişetlerinin durumunu daha kötü bir hale getirebilir. Kişilerin enfeksiyona çok açık olduğu, kontrol altında olmayan diabet gibi durumlarda dişeti hastalığı genellikle çok daha şiddetlidir ve kontrol altına alınması daha güçtür. Hamilelik sırasındaki hormon değişimleri, dişetlerinin daha kırmızı, bakteri plağına karşı daha duyarlı bir hale gelmesine neden olur. Erken safhalarında bulunan varolan bir dişeti hastalığı özellikle hamilelik döneminde daha da şiddetlenebilir. Doğum kontrol hapları, antidepresanlar ve bazı kalp ilaçları ağız sağlığınızı etkileyebilir. Genel sağlığınızdaki en küçük değişimleri dişhekiminize bildiriniz.

Diş eti hastalıkları nasıl teşhis edilir?

Dişhekimleri dişetlerinin genel görünümünden şüphelendikleri zaman periodontal sonda adı verilen bir alet ile diş ile dişeti arasındaki dişeti cebinin boyunu ölçerler. Yetişkinlerdeki her ağız içi muayenesinin bir parçası olarak periodontal muayene yapılmalıdır. Dişlerin etrafındaki kemik dokusunu değerlendirmek için röntgen filmler alınabilir.

Diş eti hastalıklarından nasıl korunabilir?

Periodontal hastalıkların önlenmesinde önemli rol oynayabilirsiniz. Yaşam boyu dişlerinizi ağızda tutmak için bakteri plağının, diş fırçalaması ve diş ipi kullanılması ve kimyasal ajanlarla düzenli olarak her gün, dişlerden uzaklaştırılması gerekmektedir. Yukarıda sayılanlara ek olarak dişhekimine düzenli gidilerek kontrollerin yaptırılması son derece önemlidir. Günlük ağız bakımı diş taşlarının oluşumunu en az seviyede tutmakla beraber tamamen önleyememektedir. Bir dişhekimi tarafından yapılacak diş taşı temizliği; sizlerin diş fırçası, diş ipi ile temizleyemediğiniz bölgelerdeki sertleşmiş diş taşlarının ortamdan uzaklaştırılmasını sağlar. Diş taşlarının kaldırılmasına diş taşı temizliği ismi verilmektedir. Dişhekiminizin sizin özel gereksinimlerinize göre kişisel bir ağız bakım planı yapabilir. Bu programla dişleriniz ile dişetlerinize zarar vermeksizin diş fırçalamayı ve diş ipi kullanmayı uygulayabilirsiniz. Diş hekimini düzenli ziyaret ederek ağız sağlık ürünleri hakkında dişhekiminizden öneriler alabilirsiniz. Piyasada pek çok çeşit diş fırçası, diş ipi, ağız gargaraları ve dişler arası temizleyicileri bulunmaktadır. Diş hekiminiz size en uygun olan ürünleri seçmenizde yardımcı olacaktır. Dişeti hastalıklarının erken safhalardaki tedavisi genellikle diş taşı temizliği ve kök yüzeyi düzleştirmesidir. Bu aşamalarda dişlerin etrafındaki ceplerden bakteri birikintileri ve diş taşları uzaklaştırılır ve kök yüzeyleri düzleştirilir. Bu işlemlerle iltihaba neden olan bakteriler ve toksin maddeler ağızdan uzaklaştırılır. Dişeti hastalıklarının erken safhalarında uygulanan bu işlemler genellikle yüz güldürücü sonuçlar için yeterli olmaktadır. Daha ilerlemiş vakalarda cerrahi müdahale gerekebilir. Cerrahi müdahalenin amacı; derin ceplerdeki diştaşlarını ve hastalıklı dokuları ortamda uzaklaştırarak iyileşmenin olabilmesi için kök yüzeylerini düzleştirmek ve dişetlerine kolay temizlenebilmesi için şekil vermektir Tedavilerden sonra periodontal hastalar periyodik olarak görülmelidir. Periodontal tedavi ile elde edilen olumlu sonuçları korumanın tek yolu dişlerin fırçalanması, diş ipi ve bakteri birikintilerini ortamdan uzaklaştıran kimyasal ajanların düzenli olarak kullanılmasıdır. Ve en önemlisi dişekiminin önerdiği aralıklarla kontrolünüzü yaptırmaktır.

Periodontal Tedavileri Kimler Yapar?

Tüm dişhekimleri periodontal hastalıkları tanımlayıp erken dönemdeki dişeti hastalıklarını tedavi edebilirler. Bazı dişhekimleri ise ilerlemiş periodontal hastalıkları tedavi edebilecek ek bilgi birikimine ve tecrübeye sahiptirler, bu konuda uzmanlaşmışlardır. Bu bilgi birikimine sahip dişhekimleri periodontist olarak isimlendirilmektedir. Dişhekimi, gerekirse hastalığın bir uzman tarafından tedavi edilmesi gerektiğine inanır ve hastayı bir periodontiste gönderebilir. Periodontal hastalıkların tedavisi ile beraber, dişlerinizin düzenli fırçalanması ve düzenli dişhekimi ziyaretleri ile yaşam boyu sağlıklı dişler korunabilir.
Kurallara uygun ve düzenli diş fırçalama yapıldığı takdirde bakterilerin diş üzerinde ve ağız florasında bulunma süreleri minumuma indirilerek oluşabilecek hastalıkların önüne geçilecektir.

Diş fırçalama neden gereklidir?

İnsan ağzı doğum sırasında sterildir. Doğum anında mikroorganizmalar ağız ortamına dahil olur. Daha sonra bunlar ağız ortamında çoğalarak doğal ağız florasını oluştururlar. Hatta bazı yeni doğmuş bebeklerde ağızda pamukçuk denilen rahatsızlık oluşur. Bunun sebebi ağız ortamında mantarların çok hızlı çoğalmasıdır. Verilen ilaçlarla mantarlar baskı altına alınır ve bakterilerin çoğalmasına fırsat tanınır. Bakteriler çoğalınca ilaca gerek kalmaz mantarlara karşı bir denge unsuru oluştururlar. Rahatsızlıkta iyileşmiş olur. Fakat bizde bu bakterilerle ömür boyu aynı vücudu paylaşmak zorunda kalırız. Bizim diş fırçalamakla yaptığımız bu bakterileri dişin üzerinden sürekli olarak uzaklaştırmaktır. Yoksa amaçladığımız ağzı bir şekilde temizlemek değildir.

En doğru diş fırçalama tekniği hangisidir?

Öncelikle fırça 45 derecelik bir açıyla dişe yaklaştırılmalı ve dişin eni doğrultusunda ileri-geri hareketlerle fırçalanmalıdır. En son dişetinden aşağıya doğru bir süpürme hareketiyle işlem tamamlanır. Dişlerin iç yüzeyleri, özellikle ön bölgeler dar olduğundan fırça dik olarak sokularak fırçalanmalıdır. Unutulmamalıdır ki, bakteri plağı ve yiyecek artıklarının yoğun olduğu dişlerin arka yüzleri, arka dişler ve dil de temizlenmelidir. Genellikle sadece ön dişlerin ön yüzeyleri fırçalandığından çürükler daha çok arka bölgelerde oluşmakta, diş taşları ise çok az fırçalanan alt ön bölgede olmaktadır.

Uygun bir teknik kullanılmazsa dişler zarar görür mü?

Dişler çok sert bir tabaka olan mine ile kaplı olmasına rağmen sadece yanlış bir teknikle uygulayacağınız bir fırçadan bile büyük zarar görebilir. Hem dişin üst kısmında, hem de kökü kaplayan tabakada aşınmalara, dişetlerinde de çekilmelere yol açabilir. Bu durumda dişler çürüğe daha yatkın hale gelir. Dişleri aşındıracak kadar büyük bir kuvvetle diş fırçalamaktan kaçınılmalı ve yumuşak hareketlerle fırça oynatılmalıdır.

Diş etlerinin fırçalanması neden gereklidir?

Diş eti kanaması şikâyetiniz olsa dahi fırçalamaya devam edilmelidir, çünkü diş etlerini besleyen damarlar dolaşım bozukluğu sonucunda dolgunlaşmıştır. Buna tıp dilinde “konjestiyon” denir. Tedavi etmek için kılcal damarları açmak yani fırça yapmak gerekecektir. Böylece diş etinin damarları iyileşir ve kanama da kendiliğinden durur. Diş etinin fırçalanması, diş eti hastalıklarından korunmanın en etkin yöntemlerdendir.

Dişlerde hassasiyet ne demektir?

Sıcak, soğuk, şeker veya ekşi yiyecek-içecekler ağza alındığında dişlerde ani bir tepki oluşur; ağrı-sızı başlar. Bu ağrı keskin, ani ve derindir. Çürük ve eski dolgular dışında hassasiyet en çok dişeti çekilmesi ile açığa çıkan kök yüzeylerinden kaynaklanır. Normal olarak, dentin (dişin ikinci ve önemli bir tabakası) mine ve sement (kök yüzeyini kaplayan özel tabaka) ile çepeçevre kuşatılmıştır. Diş hassasiyetinin sebebi tam olarak anlaşılamamışsa da hassasiyetin dişin sinirine mikron düzeyindeki kanalcıklar aracılığı ile iletildiği üzerinde duruluyor.

Diş hassasiyetine sebep olan faktörler :

sert ve travmatik diş fırçalama (zamanla mine ve sementi aşındırır) dişeti çekilmesi dişeti hastalığı (şiş ve iltihaplı dişetleri de hassasiyete yol açar) kırık dişler diş gıcırdatma – sıkma plak birikimi

Hassasiyete karşı evde yapılabilecek birşey var mı?

ağız hijyenine dikkat edilmeli. (dişlerinizin ve ağzınızın her noktasını dikkatlice temizlemelisiniz) yumuşak kıllı fırça kullanılabilir. (dişin sert tabakalarına daha az zarar verilmiş olur) özel diş macunu (düzenli kullanıldığında etkili sonuçlar alınabiliyor) alınan gıdalara dikkat edilmeli. (fazla asit içeren yiyeceklerin sık tüketilmesi sonucu mine tabakası çözünebilir) florlu diş bakım ürünleri kullanılmalı

Bu konudaki profesyonel yaklaşım nedir?

açığa çıkmış kök yüzeyleri izole edilir floridli verniklerle kök yüzeyleri iyileştirilebilir dişin eksilen tabakalarının yerine dolgu maddeleriyle restorasyonlar yapılabilir
diş implantı çene kemiklrine  yerleştirilen ve protezlere destek için yapılan yapay diş kökleridir. Eksik dişlerin yerine yapılan, uzun ömürlü ve yaşam boyu kullanılabilecek  bu yapay köklerin üzerine yapılan sabit ya da hareketli protezler hastanın çiğneme  fonksiyonunu , estetiğini  fonasyonu yerine getirir.kısacası eksik olan dişerin fonksiyonunu yerine getirebilmek için yapılan protezlere destek için çene kemiğine yerleştirilen yapay diş kökleridir.
İmplant  BİYO UYUMLU mataryallerden  yapılan, insan vücuduna herhangi bir zararı ve olumsuz bir etkisi olmayan uygulamalardır. İmplant diş zararları hakkında bilgi almak isteyenlerin içi rahat olsun ki; implant dişin herhangi bir zararı yoktur. Yalnızca  hekiminizin  gerekli muayne ve tetkikleri doğrultusunda  karar verilen implantın başarısı  kişisel ve çevresel faktörlere bağlıdır.kişisel faktörler denilince kişinin sistemik durumu ve alışkanlikları,çevresel faktörler ise uygun teknik ile uygun koşullarda implant uygulaması gibi  konulardır. İmplant tekniği, 1950’li yıllarda ilk olarak maymunlar üzerinde denenmiş ve mükemmele yakın sonuçlar elde edilmiştir. İlerleyen yıllarda implant dişin mükemmele yakın değil direkt mükemmel bir teknik olduğu anlaşılarak uygulamaya geçilmiştir. İmplant tekniği ile kaybettiği dişi geri kazanan ve implant tekniğinin ilk kullanıcısı olan hastaların 30 yıldır implant dişlerini sağlam bir şekilde kullandıkları görülmektedir. İmplantın zararları yoktur, aksine çok daha yararlı ve kullanım kolaylığı olan bir uygulamadır. Siz de implant yaptırarak kaybettiğiniz dişleri tekrar kazanabilirsiniz. implant kemik ve doku kaybının yavaşlamasına hatta durmasına yardımcı olur .doku bütünlüğünü sağlamak için eksik dişlerin implant ile tedavi edilmesi doğru bir seçenektir.

DİŞ İPİ NASIL KULLANILIR?

Diş fırçası bakteri plağının tümünü yok edemez çünkü diş aralarına tam olarak ulaşması çok zordur. Zor bölgelerdeki bakterilerin temizlenmesi için üretilmiş birçok aksesuar vardır. Diş ipinin, fonksiyonu itibariyle fırça ve macundan sonra ilk sıralarda yer alır. Doğru bir teknik, fırça, macun ile yapılan ve olması gerektiği gibi 2–3 dakika süren bir fırçalamada bile dişlerinizin birbiriyle kontakta olduğu yüzeyler tam olarak temizlenemez. Çoğu zaman çürüklerin başlangıç noktası da bu ulaşılması zor, kapalı alanlardır. Sağlıklı bir temizleme için mutlaka fırçalamadan sonra (en az günde 1 kere) diş ipi kullanması gerekir. Her öğün sonrasında diş ipini dişlerinizin arasında kaydırarak yemek artıklarının çıkmasını sağlayın. Bal mumlu ipler daha yumuşak olduklarından tahriş riskini azaltacaktır.Yanlış kullanımı diş etine zararlı olmaktadır. 1 – ) 45 cm uzunluğunda ip kesin (eczaneden bu amaçla üretilen ürünü satın almanız önerilir) ve büyük bir kısmını orta parmağınıza dolayın. Diğer orta parmağınıza da siz dişinizi temizlerken ipin kullanılmış olan kısmını dolayacaksınız. 2 – ) 2,5 cm boşluk bırakacak şekilde ipi gergin tutun ve yumuşak hareketlerle dişlerinizin arasına yerleştirin. 3 – ) İp diş eti hizasına gelince dişe doğru yaslayın ve C şekli verin ve diş ile diş eti arasındaki boşluğa yerleştirin. 4 – ) İpi diş ile temas edecek şekilde tutarak dişin yan yüzeyi boyunca aşağı ve yukarı doğru kaydırın. Sonra yan dişe yaslayın ve aynı hareketi tekrarlayın. Bu şekilde plak parçalanır ve bakteriler uzaklaştırılır.

DİŞ MACUNU NASIL KULLANILIR?

Dişi temizlemek ve bakteri plağını önlemek için diş fırçasının vazgeçilmez yoldaşı diş macunu, temizliğin, beyazlığın ve diş minesini korumanın temel gereğidir. Günümüzde, flor hemen her ağız ve diş ürününde var. Çünkü flor dişlerin ihtiyaç duyduğu bir maddedir. 10 yaşına kadar flüor diş minesine kendini sabitleyerek dişi daha dayanıklı yapar. Hayat boyu da, minenin diş yüzeyinde kendini yenilemesine yardımcı olduğu gibi bakteriler ve dolayısıyla çürüklere karşı savaşta önemli rol oynar. Diş macunu, dişlerimizin gündelik ihtiyacı olan flor dozunu alması için idealdir. Diş macunu seçenekleri çoktur: dişlerde istenmeyen lekelere yol açabilecek, mikro çiziklere neden olacak yoğun içerikli bir diş macunu seçmeyin. Çocukluk döneminde yaş grubuna uygun diş macunları alınız.

DİŞ FIRÇASI NASIL KULLANILIR?

Çocukluk çapında yaş grubuna uygun olan diş fırçaları tercih edilmelidir. İleriki yaşlarda orta sertlikte diş fırçaları tercih edilmelidir. Bir diş fırçasını ne kadar kullanabilirim? Genelde 3-4 ay kullanılabilir. Diş fırçasının bozulduğunu kıl demetlerinin birbirinden ayrılmasından, dağılmasından ve eğilmesinden anlayabilirsiniz. Sert kıllı fırçalar dişlerinize zarar verebilir. Çocuklar ise henüz doğru fırçalamayı tam olarak uygulayamadıklarından daha çabuk fırça eskitirler.

Diş Diş röntgeni nedir?

Diş röntgeni dişlerin, kemik ve dişetlerinin klinikte muayene ile görünmeyen kısımlarını göstermeye yarayan bir resimdir.

Çocuğumdan ne amaçla diş röntgeni çekiliyor?

Diş röntgeni dişhekiminin dişler yada çenelerle ilgili problemleri teşhis etmesine yardımcı bir yöntemdir. Örneğin ağız içi muayene ile sadece büyük çürükler teşhis edilebilirken, röntgenle başlangıç çürükleri tespit edilebilir. Ya da ağızdaki absenin hangi dişten kaynaklandığı, dişlerdeki yapı bozuklukları, kök kırıkları, kist ya da tümörler röntgenle tespit edilebilir.

Diş röntgeninin çocuğuma zararı var mıdır?

Modern teknik ve metotlarla çekilen diş röntgeninden yayılan radyasyon minimal düzeydedir. Bu nedenle de diş röntgeninden yayılan radyasyonun çocuğa bir zararının olması söz konusu değildir. Aksine teşhis açısından röntgenden elde edilen fayda çok fazladır.

Kaç çeşit diş röntgeni çekilebilir?

Esas olarak ağız içi ve ağız dışından olmak üzere iki çeşit diş röntgeni çekilebilir. Ağız dışından çekilen röntgenlerde film ağız dışına yerleştirilirken, ağız içinden çekilen röntgenlerde film ağız içine yerleştirilir. Genel olarak ağız içine yerleştirilen filmler birkaç diş ve çevre dokular izlenebilirken, ağız dışına yerleştirilen filmlerle çene kemiklerini de içine alan daha geniş bir alan izlenmektedir. Not: Bu yazı www.tdb.org.tr den alınmıştır.
Ağız ve diş hastalıklarının vücudumuzdaki birçok rahatsızlığın habercisi olduğunu söyleyen Alanya Temel Dental Ağız ve Diş Sağlığı Polikliniği Doktoru Fahrettin Atik diş sağlığında doğru bilinen 10 yanlışı açıkladı. Birçok hastalığın ağız ve diş sağlığına gereken özenin gösterilmemesinden kaynaklandığını ve halk arasında diş sağlığı ile ilgili pek çok yanlış uygulama ve tedbirin doğru sanıldığını belirten Alanya Temel Dental Ağız ve Diş Sağlığı Polikliniği Doktoru Fahrettin Atik, yalnızca “diş ağrısı” olarak adlandırılan belirtilerin bile temelde bazı önemli tıbbi ve psikolojik sorunların habercisi olabileceğini söyledi Ülkemizde ağız ve diş sağlığı konusunda yeterince bilinç oluşmadığına dikkat çeken Alanya Temel Dental Ağız ve Diş Sağlığı Polikliniği hekimi Fahrettin Atik, “Ağız ve diş hastalıklarında meydana gelen bozukluklar; beslenme, çiğneme problemleri, tat alma, gülme, kahkaha atma, uyku ve konuşma gibi fonksiyonel işlevleri negatif yönde etkileyebilmekte. Bunlara bağlı olarak da sosyal ilişkilerde zayıflama, utangaçlık, özgüven kaybı, anksiyete ve depresyon gibi psikososyal sonuçlar ortaya çıkabilmekte” dedi. Atik, Ağız ve diş sağlığı ile ilgili doğru sanılan 10 yanlışı anlattı: 1- Sert diş fırçası kullanmak dişleri bembeyaz yapar Yanlış! Çünkü önemli olan fırçanın sertliği değil, fırçalama tekniğidir. Diş fırçası, sentetik kıldan yapılma olmalıdır. 2- Hamilikte diş kaybı olması çok normaldir, anne adayları diş kaybı yaşayabilir Yanlış! Ağız bakımlarını doğru ve düzenli yapan bir anne adayı için böyle bir durum söz konusu değildir. 3- Hamilelikte diş tedavisi yaptırmak bebek için sakıncalıdır Yanlış! Hamileliğin her döneminde aciliyet gerektiren diş tedavileri yapılabilir. 4- Çoçuk dişleri iğne ile çekilirse bir daha çıkmaz Yanlış! Burada önemli olan hangi dişin çekildiğidir, dişin iğne ya da başka bir şey ile çekilmesinin önemi yoktur. 5- Süt dişlerinin yerine daha sonra kalıcı dişler geleceğinden süt dişlerinin önemi yoktur Yanlış! Süt dişleri kapladıkları alanla kendilerinin yerine gelecek olan kalıcı dişler için yer tutmaktadır. Bu nedenlerle süt dişleri çok önemlidir. 6- Bir kez diş taşı temizliği yaptırdıktan sonra her zaman yaptırmak gerekir Yanlış! Diş taşı temizliğinde diş yüzeyine ait olmayan maddeler (plak, diş taşı) temizlenir. Yani diş taşı temizliği yapılmış ya da yapılmamış olsun ağız ve diş bakımı yapılmadığı sürece diş taşlarının oluşumu kaçınılmaz. 7- Çapraşık dişler ancak küçük yaşlarda düzelebilir Yanlış! Çapraşık dişler her yaşta düzgün hale getirilebilir. Tel tedavisi her yaştan kişiye uygulanır. 8- Dişleri fırçalarken diş etlerinin kanaması normaldir Yanlış! Diş eti iltihabının en önemli belirtisidir. Vakit kaybetmeden diş hekimine başvurulması gerekmektedir. 9- Ağrıyan dişe aspirin koymak gerekir Yanlış! Dişin üzerine konulan aspirin ağrınızı dindirmediği gibi, ıstırabınızı da arttırır. Çünkü diş etinizde yara açar. 10- Ağız kokusu herkeste olur Yanlış! Diş çürükleri, diş eti hastalıkları, sindirim sistemi ile ilgili rahatsızlıklar, bademcik iltihaplanmaları sonucu meydana gelebilir.
Bebeklik döneminden itibaren çocukların diş sağlığına özen göstermek çok önemli. Aksi halde gelişen diş çürükleri ve erken diş kaybı gibi nedenlerden dolayı çocukta yetersiz beslenme, estetik kaygılar yüzünden psikolojik sorunlar ve konuşma bozuklukları gibi önemli problemler gelişebiliyor. Parmak emme, biberon, emzik kullanımı, ağız solunumu, atipik yutkunma (dilin yutkunma sırasında alt veya üst ön dişlerin arasına sokulması) gibi alışkanlıklar da tedavi edilmediklerinde çene ile yüz gelişimi olumsuz etkilenebiliyor. Üstelik çocukluk çağında başlayan diş problemleri ihmal edildiklerinde ileriki yaşlarda artarak devam ediyor. İşte bu yüzden çocuğun diş sağlığı için düzenli olarak diş muayenesinden geçmesi ve dişlerin çürümesini önlemek için gerekli tedbirlerin alınması şart. Ancak çocukların diş sağlığıyla ilgili kulaktan kulağa yayılan hatalı bilgiler hem hatalı alışkanlıkların sürdürülmesine hem de diş hekimine geç başvurulmasına yol açarak çocuğun diş sağlığını ciddi boyutlarda tehdit edebiliyor. Acıbadem International Hastanesi Pedodonti Uzmanı Dr. Ceren Güney Tolgay, çocuklarda diş sağlığıyla ilgili doğru sanılan yanlışları anlattı, önemli bilgiler verdi. Yanlış: Süt dişleri dökülecekleri için tedavi edilmelerine gerek yok Doğrusu: Süt dişleri çiğneme, konuşma ve estetik fonksiyonlarının yanı sıra düşme zamanına kadar kapladıkları alanı kendilerinin yerine gelecek olan kalıcı diş için koruyor ve böylece doğal bir “yer tutucu” görevi görüyorlar. Tedavisinde geç kalınan süt dişlerinin düşme zamanından önce kaybedilmesi durumunda, kalıcı dişlerin çıkmasında problemler yaşanabiliyor ve çapraşıklık oluşabiliyor. Erken kaybedilen süt dişleri nedeniyle beslenme ve konuşma bozuklukları görülebiliyor. Bunun yanı sıra süt dişlerindeki çürük kaynaklı ağrı ve şişlik gibi problemler, çocuğun yaşam kalitesi ile okul başarısını olumsuz yönde etkileyebiliyor. Yanlış: Çocuğum şeker, çikolata yemiyor, dişleri çürümez Doğrusu: Günlük hayatımızda tükettiğimiz ekmek ile makarna gibi karbonhidrat içeren ve özellikle diş yüzeyine yapışma oranı yüksek olan besinler de diş çürüğü gelişimine sebep olabiliyor. Bu nedenle çocuğunuz şekerli abur cuburları hiç tüketmese bile diş çürüğü açısından risk taşımadığı anlamına gelmiyor. Yanlış: Bebeğimin süt dişleri henüz tamamlanmadı, fırçalamaya gerek yok Doğrusu: Bebeklerde ağızda ilk dişin çıkmasıyla birlikte diş çürükleri oluşabiliyor. Hem anne sütü hem de inek sütü, şeker (laktoz) içeriyor. Uyku sırasında ağızda tükürük akışının da azalmasıyla birlikte, gece beslenmesiyle alınan süt ağızda birikerek bakterilerin çoğalması ve diş çürüğü oluşumu için uygun ortam yaratıyor. Pedodonti Uzmanı Dr. Ceren Güney Tolgayerken çocukluk çağı çürükleri ya da diğer adıyla biberon çürüklerinin, bebeklik döneminde özellikle gece beslenmesine bağlı olarak, genellikle üst kesici dişlerde başlayan ve çok hızlı ilerleyen yaygın bir çürük tipini oluşturduğunu belirterek sözlerine şöyle devam ediyor: “Bu nedenle bebeklerde ağızda ilk dişin görülmesiyle birlikte annenin parmağına takılabilen “parmak fırçaları” ya da 0-3 yaş fırçalarıyla dişler temizlenmeye başlanmalı. 3 yaşına kadar flor içermeyen diş macunları diş fırçasına sürüntü şeklinde uygulanarak, 3 yaşından itibaren, çocuğun tükürmeyi de öğrenmesiyle birlikte florlu diş macunlarıyla günde 2 kez fırçalanmalı” Yanlış: Sallanmaya başlayan süt dişlerine dokunursak kalıcı dişi yamuk çıkar Doğrusu: Çocuklarda ortalama 6 yaş civarında süt dişlerinin düşerek kalıcı dişlerin çıkmaya başladığı “karışık dişlenme dönemi” oluşuyor. Genellikle ilk olarak alt ön dişlerin sallanmasıyla fark ediliyor. Bu aşamada, çocuğun sallanmaya başlayan dişi yavaş yavaş parmağı ve diliyle oynatarak ve elma, salatalık gibi sert besinleri ısırarak, dişini kendiliğinden düşürmeye çalışılması teşvik edilmeli. Bu fizyolojik bir süreçtir ve sallanan dişe hafifçe dokunmak kalıcı dişe herhangi bir zarar vermiyor. Bazen süt dişi henüz düşmeden, kalıcı diş süt dişinin arkasından çıkmaya başlayabiliyor. Bu durumda süt dişi kendiliğinden düşemeyecek gibiyse, bir diş hekimi tarafından çekilmesi gerekebiliyor. Yanlış: Çocuklar ilk diş muayenelerine dişi ağrıyınca götürülmeli Doğrusu: Amerikan Pediatrik Diş Hekimliği Akademisi (AAPD) tarafından ilk diş muayenesinin en geç 1 yaşından itibaren yapılması öneriliyor. Böylece bebeğin diş gelişimi yakından takip edilebiliyor ve ebeveynlerin beslenme ile ağız hijyeni konusunda bilgilendirilmeleri sağlanabiliyor. Pedodonti Uzmanı Dr. Ceren Güney Tolgay 6 ayda bir yapılacak düzenli kontroller sayesinde süt dişlerinde görülen erken çocukluk çağı çürüklerinin önlenebildiğini söylüyor. Yanlış: Süt dişine kanal tedavisi yapılmaz, kalıcı dişe zarar verir Doğrusu: Süt dişinin tedavi edilerek ağızda tutulması, hem çiğneme fonksiyonunun devam etmesi hem de ileride o bölgeden çıkacak olan kalıcı dişin yerinin korunması açısından önem taşıyor.Süt dişlerinde oluşan bir çürük kalıcı dişlere göre daha hızlı ilerleyerek dişin sinirlerinin olduğu bölgeye ulaşabiliyor ve ağrı, şişlik gibi sorunların oluşmasına neden olabiliyor. Bu gibi durumlarda dolgu yeterli olmuyor ve dişe kanal tedavisi yapılması gerekiyor. Süt dişine yapılan kanal tedavisi sadece o dişin sinirleri ve köküne yapılan bir tedavi. Kemiğin içinde gelişmekte olan kalıcı diş ile süt dişinin kökleri arasında herhangi bir bağlantı mevcut değil. Bu nedenle kalıcı dişe zarar vermiyor. Yanlış: Diş çürüğü bulaşıcı değildir Doğrusu: Diş çürüğü yapan mikroorganizmalar tükürükle bulaşabiliyor. Özellikle anne-baba tarafından bebeğin dudaktan öpülmesi ya da bebeklerini beslerken verilen çatal, kaşık, biberon gibi malzemelerin sıcaklığını kontrol etmek veya kirlenen emzikleri temizlemek gibi nedenlerle kendi ağızlarına sokulması sonucu çürük bakterileri bebeğe geçebiliyor. Yanlış: Çocuklarda diş ipi kullanmaya gerek yok Doğrusu: Süt dişleri yapı itibariyle diş aralarında besin birikimine oldukça elverişli oluyor. Çocuklarda diş çürüklerinin sıklıkla “ara yüz bölgesi” denilen dişlerin birbirine komşu olduğu yüzeylerde besin birikimiyle başlıyor ve her iki komşu diş de aynı anda çürüyebiliyor. Pedodonti Uzmanı Dr. Ceren Güney Tolgay bu nedenle çocuklarda da gerekirse ebeveyninin de yardımıyla günde 1 kez diş ipi kullanmanın oldukça önemli olduğuna dikkat çekiyor.
×

Merhaba!

Temel Ağız ve Diş Sağlığı Merkezi ile hızlıca görüşme başlatabilir veya randevu almak için hemen yazabilirsiniz

×