Ağız ve Diş Bakımı

Ağız hijyeni rutininizi geliştirmeye başlamak için bazı basit önerileri öğrenin.

Beslenme diş sağlığı ve güzelliği ile doğrudan ilişkilidir. Bunun nedeni hem beslenmenin ağız ve diş yoluyla yapılması, hem de beslenme sayesinde hücre dokularının sağlıklı olmasına neden olan besinlerin alınmasıdır. İnsanların sağlıklı yaşamaları büyümeleri ve çoğalmaları için gerekli sentezleri organizmada yapılmayan, dışarıdan eser miktarda alınması gereken organik bileşiklere vitamin adı verilir.İnsanda vitamin eksiklikleri yetersiz alış, barsak absorbsiyonunundaki bozukluk yada alışa oranla ihtiyacın artması sonucu meydana gelmektedir.

Vitaminler yağda ve suda eriyenler olarak ikiye ayrılır

A VİTAMİNİ: Yağda erir. Şalgam, ıspanak ve karnabahar gibi bitkilerin yeşil pigmentlerinde bulunur. A Vitaminin eksikliği osteoblast ve odontoblast aktivitesini azaltarak kemik ve diş büyümesini yavaşladır. Ağız kavitesi ve mukozasında keratinizasyon görülür. Tükrük sekresyonu azalır veya tamamen ortadan kalkar. Ağız kuruluğu sonucunda diş etleri ve ağız mukozasında çatlamalar meydana gelir. Ağız sağlığına özen gösterilmediğinde mikroorganizmalar bu çatlaklara yerleşerek enfeksiyonlara neden olur. Bu nedenle ağız dokusunda meydana gelen iyileşmelerde gecikir. A Vitaminin eksikliğinde: Kollejen liflerde dejenerasyon meydana gelir ve periodontal aralık genişler. Yine bu vitaminin eksikliğinde hipersementoz ve diş sürmesinde gecikme meydana gelebilir. A Vitamininin fazlalığında: Hipervitaminozunda epitelde dejenerasyon, iyileşmede gecikme, osteoporosiz, alveol kemiğinde belirgin kemik rezorbsiyonları, deride pigmentasyon, soyulmalar ve kaşıntılar, menstürasyon bozuklukları meydana gelir. D VİTAMİNİ: Kemiğin normal mineralizasyonunu sağlar. Büyüme çağındaki çocuklarda, gebelerde ve emzikli kadınlarda vitamin D’nin günlük dozu 400 UI’dır. Bu dozun büyük bir kısmı güneş ışınından sağlanmaktadır. Vitaminin kalsuyumdan ve bağırsaktan emilimi ile hizmet verir. Vitaminde kemik oluşumunda gereklidir. Vitamin D’nin eksikliğinde: Çocuklarda reşitizme, erişkinlerde osteomalezi hastalığına neden olur. E VİTAMİNİ: Soya fasulyesi, mısır, pamuk yağı, taze yeşillikler ve sebzelerde bulunur. Günlük gereksinme duyulan miktar 12-12 IU’dır. Yumurta ve ette de bulunur. Vitamin E bir antioksidantdır. Vitamin E hücre elemanları için esas olan oksidasyonu oksidasyonunun toksik ürünlerini önler. E vitaminin bulunduğu durumlarda eritrositlerin hidrojen peroksid içinde hemolize olmalarına karşı dirençleri artmıştır. Plasentadan vitamin E’nin geçişi sınırlıdır. Bebekler süt ile yeterli düzeyde E vitamini alabilirler. E Vitaminin eksiliği: Hücre epitalinde dejerasyon meydana getirebilmektedir. E vitaminin eksikliğinde çocuklarda kas gelişiminde düzensizlik meydana getirir. Diş eti hastalığı olan kişilerde E vitamini uygulamasının iltihap olayını etkilemediği gözlenmiştir. VİTAMİN K: Karaciğerde protrombin yapılmasında kullanılır. Yokluğunda kan ile ilgili belirtiler ortaya çıkar. Normal olarak barsaklarda bulunan bakteriler tarafından sentezlenir. Vitaminin K eksikliğinde: Kanama pırtılaşma ile ilgili sorunlar ortaya çıktığından bu vitamin vücut için çok gereklidir.

SUDA ÇÖZÜLEN VİTAMİNLER

PRİDOSİN (Vitamin B6): Bira mayası, karaciğer, pirinç, kepek ve buğdayda, çeşitli sebzelerde bulunur. Erişkinlerde günlük gereksinme duyulan B6 vitamini 2 miligramdır. PLP amino asit, karbonhidrat ve yağ asitleri metobolizmasındaki çok sayıda enzimin ko-enzimidir. Vitamin B6 eksikliğinde: Yetişkin bir kimsede çeşitli belirtiler ortaya çıkar. İlk gözlenen adele güçsüzlüğü, yorgunluk ve uykuya eğilimdir. Dudak, burun kıvrımlarında, göz etrafında, yanakların çevresinde alında, kulak arkasında ve ensenin aşağı kısımlarında seboreik dermatit görülür. Dilde ve ağızda iltihaplar çıkar. Dudak kenarında çatlaklar olur. TİAMİN (Vitamin B1): Yeşil sebzeler, balık, et, meyve ve sütte, baklagillerde ve özellikle bezelyede bulunur. Yemek pişirme durumunda ısı 100 derecenin üzerine çıkarsa vitamin özelliğini yitirir. Soğukta ve dondurularak saklanan yiyecekler B1 vitamini yönünden kayba uğramazlar. Yetişkin bir insan günde bir miligram Tiamin’e ihtiyaç duyar. Tiamin vücutta karbonhidrat metobolizması için gereklidir. Tiamin B1 eksikliğinde: Beriberi hastalığı görülür. Ağızda görülen sorunlar arasında dilde yanma, tat kaybı, ağız mukozasında aşırı duyarlılık. Tiamin ve öteki B1 vitaminleri insan tükrüğünde bulunan bakterilerin büyümesini inhibe eder. RİBOFLAVİN (B2 Vitamini):Süt ve et ürünleri bu vitaminin asıl kaynağıdır. Isıya oldukça dayanıklıdır. Yemeklerin pişirilmesi sırasında etkisini kaybetmez. Güneş ışığı tarafından bozulur. Erişkinler günde 1 .2 miligram almalıdır. Vücuttaki çeşitli metobolizmaları enzim mekanizmalarında etkili olur. Riboflovin eksikliği: Semptomları genellikle dudaklar, dil, gözler ve deride görülür. Dudak kenarında iltihap meydana gelir. Dil üzerinde pırtıklı ve gıranürlü bir görünüm vardır. Çoğrafik dil adı ile anılır. Dil üzerine yiyecek ve içeceklerin değmesi ağrı ve yanma hissi meydana getirir. Bazı olgularda dil morumsu, kırmızı ya da erguvani bir renk alır. NİKOTİNİK ASİT VE MİKOTİNAMİD: Niasinin rolü riboflavinde olduğu gibi oksidasyon ve redüksiyon olaylarında anahtarlıktır. NAD ve NADP bileşikleri olarak, niasin karbonhidrat ve lipid metabolizmasında mitokondrilerdeki elektron transportunun sağlayarak katılırlar. Nikotinik asit ve mikotinamid eksikliğinde: Pellegra adı verilen bir hastalık meydana geliyor. Pellegra hastalığında başlıca semtomlar ağız kavitesinde rastlanır. Ağız mukozasında yanma hissi, dudak ve dilin yan kısmı kırmızı ve şiştir. Daha sonraki dönemlerde dilin üstü kırmızı ve şiş olarak devam eder. Diş eti epitelinde de dejarasyonlar görülür. Diş eti iltihabı dişetleri arasındaki papillalarda ülserler tükrük bezlerinin büyümesi tükrük salgısında artış gelir. Bu vitamin et, karaciğer, bira mayası ve yer fıstığı bulunur. Biotin: Bira mayası ve yumurta sarısında bulunur. Vücuttaki çeşitli enzim mekanizmalarında rol alır. Vitamin B12 (Siyanokobalamin): Hayvansal orjinli gıdalar Vitamin B12 deposudur. Bunlar, karaciğer ve böbrek, süt peynirdir. Vitamin B12 gastrointestinal kanalda mide mukozası tarafından salgılanan protein bağlayan bir faktör (intrinsik faktör) bulunmadan uygun bir biçimde emilmezler. İntrinsik faktör bir glikoprotein yapısındandır ve midenin parietel hücreleri tarafından salgılanır. Pernisiyoz anemi mide mukozasındaki intrinsik faktörün eksikliği sonucunda gelişen vitamin B12 eksikliği hastalığıdır. İntramüsküler vitamin B12 enjeksiyonu ile düzeltilebilir. Günlük gereksinme duyulan miktar 2-5 mikrogramdır. B12 vitamini yağ ve karbonhidrat metobolizmasında önemli rol oynar. Vitamin B12 eksikliğinin: Semptomları içerisine yetersiz hemotopoiesis, gastroentestinal kanal bozuklukları, uygun olmayan miyelin sentezi ve genel güçsüzlük girer. Vitaminin eksikliği kemik iliği ve gastroentestinal kanaldaki hücreleri etkiler. Eritroblastlar uygun şekilde bölünemezler ve megaloblastlara dönüşürler. Bu da alyuvarların normal düzeylerini bozar ve anemi meydana gelir. Sindirim kanalında atrofik değişiklikler görülür. Spianemi meydana gelir. Sindirim kanalında atrofik değişiklikler görülür. Spinal korda miyelin dejenerasyonu meydana gelir. Hasta takadsızlıktan, yürümedeki güçlükten şikayet eder. Deride limon sarısı bir renk görülür. Pernisiyöz anemide pek çok ağziçi semptomları bulunur. Bunlar dilde yanma ve acımayla birlikte bulunan ve tekrarlanarak çıkan kırmızı lekelerdir. Dildeki papillalar atrofiye uğramıştır. Yanak, boğaz mukozasında ve dilin arka tarafında kırmızı lezyonlar vardır. Folik asit (Pterolglutamitik asit) : Folik asit karaciğer, yapraklı yeşil sebzelerde ve bira mayasında bulunur. İnce barsak floryasında hazırlanır. Dünya sağlık örgütü erişkin için 200 gama gram, çocuk için 50-100 gama gram, gebelik ve süt verme sırasında ise 400 gama gram dozunda alınmasını önermektedir. Folik asit hücre çoğalmasında etkili rol oynar. Folik asit eksikliğinde: megaloblastik anemi tablosu meydana çıkar. Ağızdaki belirtileri ise glossitis, angular şelozis ve gingivitistir. Glossitis, dilde şişme, kırmızılık ile başlar bunu takiben papillalarda deskuamasyon görülür ve kırmızı bir halka ile bırırlanmış ülserler bulunur. Anguler şeloziz ve gingivitis riboflavin eksikliğini anımsatır. Folik asit eksikliği, yetersiz beslenme, gebelik, malabsorbsiyon sendromu ve kronik alkolizmde ortaya çıkar. Ayrıca antikonvülsan ilaç alan hastalarda da bulunduğu bildirilmiştir. Askorbik Asit (Vitamin C) : Askorbik asit, turunçgiller, yeşil biber, domates, meyveler ve genellikle sebzelerde büyük miktarlarda bulunur. Pişirme işlemi sırasında gıdalarda bulunan askorbik asitin yüzde 50 sinden fazlası parçalanır. Günlük alınması önerilen miktar 45-80 miligramdır. İnce barsaktan glikoza benzer biçimde hızlı ve kolay emilir. C Vitaminin küçük bir bölümü diketoglon ve oksalik asitler gibi kıkılarak atılır . Vitamin C pek çok reaksiyona katılmaktadır. Vitamin C eksikliğinde: Ortaya çıkan başlıca hastalık skorbüttür. Bunun ağız içi belirtileri işlenmiş inek sütü ile beslenen ve öteki besinleri çok az alan çocuklarda, yemeği kendi hazırlayan ve ekseriya işlenmiş süt, hububat, ekmek ve çok az öteki besinleri alan bekarlarda (bekarlık hastalığı) Acayip diyetlerle midelerini dolduran psikonörtik kişilerde görülür skorbüttür hastalığı. İnsanlarda C vitamininden yoksun gıdalarla beslenildiğinde takatsızlık, iştahsızlık, büyümede durma, anemi, ateş ve infeksiyona karşı direncin düşmesi, dişetlerinde şişme ve iltihaplanma, diş kaybı, el bilek ve ayak mafsallarında şişme peteşi şeklinde kanama, kaburgalar ve kostalarda kırılmalar, mafsal içine, kas içine ve barsak içerisine kapiler fijilite nedeniyle kanamalar ortaya çıkar. Soğuk algınlığına karşı C vitamininin önerilmesi uygundur. Vitamin C 1 gram miktarlarında kullanıldığında diyare meydana getirebilir. Aynı şekilde vitamin C idrarı asitleştirdiği için idrar yollarında oksalat taşlarının çökmesine neden olabilir.
Aslında ağız-diş sağlığı için gerekli optimal beslenmenin, genel sağlığımız için gerekli olan optimal beslenmeden bir farkı yoktur

Protein ve diş

Proteinin , gelişim öncesi ve gelişim dönemlerinde dişler üzerindeki etkisi büyüktür.Dişlerin yapısı, organik bir matriks( ağ) ve bunun üzerine çökelen mineraller ( inorganik matriks) den ibarettir. İşte diş sert dokularının organik matriksi protein eksikliğinde bozulur.Sonuçta bu olay mineralizasyonda azalmaya yol açar. Yapılan araştırmalar; anne karnında yetersiz protein alınmasının diş sert dokularını %71 oranında etkilediğini göstermektedir.

Kalsiyum ve diş

Ayrıca kalsiyum , A,B,C ve D vitaminleri de önemlidir.Kalsiyum dişleri kuvvetlendirir. Ancak kalsiyumun kana karışıp dokulara taşınması için D vitamini gerekmektedir.Aynı zamanda proteinler de kalsiyumun dokulara taşınmasını sağlar.

Vitaminler ve diş:

A vitamini eksikliği diyeti dokusunun enfeksiyona karşı dayanıklılığını azaltmakta ve iyileşmesini geciktirmektedir.Aynı zamanda diş sürmesinde gecikmelere de yol açmaktadır B vitamini eksikliğinde , ağız dokularında hassasiyet ve dişleri çevreleyen alveol kemiğinde harabiyet görülmektedir. C vitamini eksikliği ise yine kireçlenme bozuklukları ve dişetlerinde kanamalara yol açan bazı hastalıklara sebep olur. Hamilelikte beslenmenin, çocuğun dişleri kadar annenin diş sağlığı üzerinde de etkisi büyüktür.Bu nedenle hem anne hamilelik döneminde hem de bebek gelişim döneminde yeterli ve dengeli bir biçimde beslenmelidir. Yetersiz beslenen kişilerin dişeti ve çevre dokularının da zayıf teşekkül ettiği görülmüştür. Dişlerin etrafındaki dokular sürekli olarak harap olmakta ve yenilenmektedir. Bunun için de uygun bir beslenme şarttır.

Besinlerin cinsi ve diş:

Besinlerin cinsi de önemlidir. Mesela havuç, elma gibi sert ve lifli gıdalar dişeti dokusu üzerinde temizleyici etki yaparken, sürekli püre, muhallebi gibi yumuşak gıdaların yenmesi dişeti dokusunun dayanıksız olmasına sebep olur.

DİŞ İPİ NASIL KULLANILIR?

Diş fırçası bakteri plağının tümünü yok edemez çünkü diş aralarına tam olarak ulaşması çok zordur. Zor bölgelerdeki bakterilerin temizlenmesi için üretilmiş birçok aksesuar vardır. Diş ipinin, fonksiyonu itibariyle fırça ve macundan sonra ilk sıralarda yer alır. Doğru bir teknik, fırça, macun ile yapılan ve olması gerektiği gibi 2–3 dakika süren bir fırçalamada bile dişlerinizin birbiriyle kontakta olduğu yüzeyler tam olarak temizlenemez. Çoğu zaman çürüklerin başlangıç noktası da bu ulaşılması zor, kapalı alanlardır. Sağlıklı bir temizleme için mutlaka fırçalamadan sonra (en az günde 1 kere) diş ipi kullanması gerekir. Her öğün sonrasında diş ipini dişlerinizin arasında kaydırarak yemek artıklarının çıkmasını sağlayın. Bal mumlu ipler daha yumuşak olduklarından tahriş riskini azaltacaktır.Yanlış kullanımı diş etine zararlı olmaktadır. 1 – ) 45 cm uzunluğunda ip kesin (eczaneden bu amaçla üretilen ürünü satın almanız önerilir) ve büyük bir kısmını orta parmağınıza dolayın. Diğer orta parmağınıza da siz dişinizi temizlerken ipin kullanılmış olan kısmını dolayacaksınız. 2 – ) 2,5 cm boşluk bırakacak şekilde ipi gergin tutun ve yumuşak hareketlerle dişlerinizin arasına yerleştirin. 3 – ) İp diş eti hizasına gelince dişe doğru yaslayın ve C şekli verin ve diş ile diş eti arasındaki boşluğa yerleştirin. 4 – ) İpi diş ile temas edecek şekilde tutarak dişin yan yüzeyi boyunca aşağı ve yukarı doğru kaydırın. Sonra yan dişe yaslayın ve aynı hareketi tekrarlayın. Bu şekilde plak parçalanır ve bakteriler uzaklaştırılır.

DİŞ MACUNU NASIL KULLANILIR?

Dişi temizlemek ve bakteri plağını önlemek için diş fırçasının vazgeçilmez yoldaşı diş macunu, temizliğin, beyazlığın ve diş minesini korumanın temel gereğidir. Günümüzde, flor hemen her ağız ve diş ürününde var. Çünkü flor dişlerin ihtiyaç duyduğu bir maddedir. 10 yaşına kadar flüor diş minesine kendini sabitleyerek dişi daha dayanıklı yapar. Hayat boyu da, minenin diş yüzeyinde kendini yenilemesine yardımcı olduğu gibi bakteriler ve dolayısıyla çürüklere karşı savaşta önemli rol oynar. Diş macunu, dişlerimizin gündelik ihtiyacı olan flor dozunu alması için idealdir. Diş macunu seçenekleri çoktur: dişlerde istenmeyen lekelere yol açabilecek, mikro çiziklere neden olacak yoğun içerikli bir diş macunu seçmeyin. Çocukluk döneminde yaş grubuna uygun diş macunları alınız.

DİŞ FIRÇASI NASIL KULLANILIR?

Çocukluk çapında yaş grubuna uygun olan diş fırçaları tercih edilmelidir. İleriki yaşlarda orta sertlikte diş fırçaları tercih edilmelidir. Bir diş fırçasını ne kadar kullanabilirim? Genelde 3-4 ay kullanılabilir. Diş fırçasının bozulduğunu kıl demetlerinin birbirinden ayrılmasından, dağılmasından ve eğilmesinden anlayabilirsiniz. Sert kıllı fırçalar dişlerinize zarar verebilir. Çocuklar ise henüz doğru fırçalamayı tam olarak uygulayamadıklarından daha çabuk fırça eskitirler.

AĞIZ DİŞ SAĞLIĞINDA YAPMANIZ GEREKENLER:

Her yemekten sonra dişlerinizi fırçalamalısınız. Yemekten 2 saat sonra bakteriler üremeye başlar. Yatmadan önce mutlaka dişlerinizi fırçalamalısınız. Gece tükrük salgısı azaldığı için ağız kurur ve bakterilerin üremesine uygun bir ortam oluşur. Dilinizin en arkasını fırçalamalısınız. Burası kötü kokuların merkezidir. Gargara suyuna batırılmış yumuşak bir fırçayla bu kısmı iyice fırçalamanız gerekir. Ağzınız kuruduğunda; şekersiz naneli sakız çiğneyin. Bu tükürük bezlerini çalıştırır. Yanınızda diş fırçanız yoksa ağzınızı mümkünse (tuzlu suyla) çalkalayın. Islak bir pamuk veya gazlı bez ile dişlerinizi silin. Gece yatmadan önce süt için veya peynir yiyin. Bu besinler bazik olduğu için ağızdaki asit ortamı nötralize eder. İçindeki “kazein” ise dişi güçlendirir. Çok iyi bir bakım yapıyor olsanız da yılda en az 2 kez diş hekiminize kontrole gidin.

AĞIZ DİŞ SAĞLIĞINDA YAPMAMANIZ GEREKENLER

Dişin üzerine aspirin basmak; diş ağrısını geçirmez. Hatta içeriğindeki asit maddeler diş etinin tahriş olmasına ve sıkıntınızın artmasına neden olur. Dişin üzerine kolonya veya alkol ( rakı vs..) basmak; ağrıyı geçirmez. Tam aksine iltihabi bir durum varsa alkol iltihabi bölgede sıvı birikmesine neden olduğundan iltihabın artmasına dolayısıyla ağrının artmasına neden olur. Dişin üzerine tütün basmak; hiç bir rahatlamaya neden olmaz. Hatta tahriş ederek zarar verir. Fazla kahve ve çay içmek; dişleri sarartır. Kahvedeki kafein, ağızdaki tükürük miktarını azaltır ve ağzın kurumasına neden olur. Az içmenizde fayda vardır. Diş macununu fazla koymak; fırçalama fonksiyonunu azaltır hem de gereksizdir. Mercimek tanesi kadar diş macunu kullanmak yeterlidir.
Çürük bir enfeksiyon hastalığıdır ve bulaşıcıdır. Gebelerde immun sistem vücut tarafından baskılanmıştır. Vücutta herhangi bir enfeksiyon geliştiğinde ise hamilelik, düşük veya erken doğumla sonlanabilmektedir. Bir çok resmi sağlık kuruluşunun internet sayfasında gebelikte ağız hijyeni bozuk ve diş sağlığı kötü anne adaylarında görülen düşük ağırlıklı bebek ve erken doğum oranının, diş sağlığı ve ağız hijyeni iyi olan annelere göre 7 kat daha fazla olduğu bildirilmektedir. Ayrıca nedeni anlaşılamayan düşüklerin çok büyük oranında da annede diş hastalıklarına rastlandığı bildirilmiştir. Ayrıca bu hastalarda hamilelik öncesi minimal düzeyde de olsa bir diş iltihabı olması durumunda, hamilelik sonrası artan hormon salgısı nedeniyle bu iltihap çok daha büyük düzeylere ulaşacaktır. Bu nedenlerle, hamile olmayı planlayan ve bebek bekleyen anne adaylarının bu süreç içinde ağız bakımlarına çok dikkat etmeleri ve diş hekimi kontrollerini ihmal etmemeleri gerekmektedir. Hamile kalmadan önce ağızda var olan çürüklerin ve diş eti hastalıkların tedavi edilmesi en ideal yaklaşımdır fakat bunu gerçekleştirememiş iseniz bile hamilelik sürecinde kontrollerinizi ihmal etmemelisiniz. Bu kontroller sırasında hekiminiz ağız hijyeninizi sağlamaya yönelik küçük girişimlerde bulunabilecek ve daha önemlisi size ağız bakımınız hakkında eğitim verecektir. Doğru diş fırçalamayı, diş ipi kullanımını öğrenerek hayata geçirmeniz sayesinde ağzınızdaki iltihabı kontrol altına alabilirsiniz. Hamilelik süresince yeme düzeninize çok özen göstermeniz gereklidir. Ara öğünlerden kaçınmalı, çürük yapıcı besinlerden mümkün olduğunca uzak durmalısınız. İlk üç ay ; Hamileliğinizin ilk 3 ayı içinde kusmalar görülebilir. Bu kusmalar ağız ortamının pH sını düşüreceği için, özellikle üst dişlerinizin arka bölgelerinde erozyona neden olabilir. Kusmanın hemen ardından dişlerinizi fırçalamanız doğru olmayacaktır. Bunun yerine ağzınızı suyla ya da bikarbonat içeren ağız gargarları ile çalkayabilirsiniz. Bikarbonatlı bir gargarayı evde; “1 bardak suya yarım çay kaşığı karbonat ve yarım çay kaşığı tuz” ekleyerek kendiniz de hazırlayabilirsiniz. Hamilelik sırasında oluşan hormon değişiklerine bağlı olarak tükürük miktarınız ve tükürüğünüzün yıkayıcı özelliği azalabilir. Bu nedenle ağzınızda kuruluk hissedebilirsiniz. Bu durumda su bazlı, alkol içermeyen gargaralar kullanabilir, bikarbonatlı çikletler çiğneyebilirsiniz. Diş dostu sakızlar çiğneyebilirsiniz. DOĞUM SONRASI; Doğumdan sonra da annenin enfeksiyon kontrolüne dikkat etmesi gerekir. Çünkü bebeğin dişlerinin sürmeye başlaması ile enfeksiyon penceresi açılır ve bebek öncelikle anneden aldığı mikroplar ile enfekte olur. Ayrıca; anne çocuğunuzun ağzına kendi çiğnediği şeyleri götürmemeli, emziğini yalayıp çocuğun ağzına vermemelidir. Bunlarla beraber yine ağız bakımına dikkat etmesi gerekir.
Birçok anne-baba, yaşadıkları diş sorunlarının çocuklarının da başına gelmemesi için ne yapmaları gerektiği konusunda oldukça endişelidirler. Her anne babanın isteği ileride çocuklarının sağlıklı bir ağız-diş yapısına sahip olmalarını sağlamaktır. Genellikle bebekler ilk dişlerini 4–14 ay arasında çıkarırlar. Bebeklerde dişler fırçalanma dönemi başlayana kadar her mamamdan sonra temiz bir gazlı bez ile dişler ve dil üstü temizlenir. Böylece hem pamukçuk oluşumu engellenmiş olur hem de ağız içinde ki atık maddelerin bakteri oluşumu engellenerek daha yeni çıkan dişler korunmuş olur. Çocuğunuzun ilk dişi çıkar çıkmaz dişin üzerini ve ağzın geri kalan kısmını temizlemeniz gerekmektedir. Bu temizleme işlemini bir tülbent veya eczanelerden temin edilebilecek steril tamponlarla yapabilirsiniz. İlk dişlerin sürmesi bebeğinizin ağız florasının değişmeye başladığının bir işaretidir. Diş sürmesinin başlaması ile ağzın temizlenmeye başlaması, bakteri sayısının azaltılması açısından çok önemlidir. Ağızdaki diş sayısı artmaya başladıktan sonra, bezle temizlemekten vazgeçilip yumuşak bir fırça ile diş fırçalamaya başlanması gerekmektedir. 2 yaşına kadar dişlerin macunsuz olarak fırçalanması, 2 yaşından sonra ise dişlerin çocuklar için özel üretilmiş çocuk diş macunu ile (fluor konsantrasyonu düşük) fırçalanması gerekmektedir. Fluor halen, diş çürüklerinden korunmasından en etkili yöntemdir. Çocuk diş macunlarının hemen hemen hepsi aynı Fluor konsantrasyonuna sahiptir. Nohut tanesi büyüklüğünde diş macunu kullanılması, çocukların gereksiz yere diş macunu yutmasını engelleyecektir. Çocuklar tatlarından dolayı diş macununu yemeyi çok severler, erken dönemde çocuklara diş fırçalama eğitimi verilirken mutlaka diş macununu yutmaması gerektiği üzerinde de durulmalıdır. Diş ipi kullanımı, ideal ağız hijyeni için yetişkinlerde olduğu gibi çocuklar için de son derece önemlidir. 3–4 yaş civarı çocuklarda diş ipi kullanımı ancak anne ya da babanın bu uygulamaya yapması ile mümkündür. Çocukların kendi başlarına diş ipi kulla bilmeleri (el becerilerinden) dolayı ancak 8–10 yaşları arasında olabilmektedir Çocukların yaşları ilerledikçe uygulanacak koruyucu diş hekimi yaklaşımları da değişmektedir. 1–5 yaşına kadar diş hekimi tarafından yapılacak koruyucu uygulamalar sadece, dişlerin profesyonel temizlenmesi ve fluor verniği uygulamaları şeklinde olurken, 6 yaşından sonra dişler üzerine fluor jelleri uygulaması ve azı dişlerin çiğneme yüzeylerine uygulanan “Fissür Örtücü” yapılması gibi farklı yaklaşımlar uygulanabilmektedir. Fissür örtücüler ve fluor uygulamalarının düzenli olarak yapılması, diş çürüklerini %90’lara varan oranda önlemektedir. Özellikle 6 yaşından sonra girilen “karışık dişlenme” döneminde senede en az 2 (iki) kere diş hekimi ziyareti yapılması, uygulanan koruyucu uygulamalar sayesinde çocuğunuzun çürüksüz bir ağza sahip olmasını sağlayacaktır. Ağız Diş bakımında erken müdahale ile ucuz, eziyetsiz ve zaman kaybı yaşamadan çözüm bulunabilir. Her şeye rağmen çocuklarda diş kaybı olmuş ise zaman kaybetmeden çarpışıklık ve diş kaymaları oluşması için yer tutucular uygulanmalıdır.
Kurallara uygun ve düzenli diş fırçalama yapıldığı takdirde bakterilerin diş üzerinde ve ağız florasında bulunma süreleri minumuma indirilerek oluşabilecek hastalıkların önüne geçilecektir.

Diş fırçalama neden gereklidir?

İnsan ağzı doğum sırasında sterildir. Doğum anında mikroorganizmalar ağız ortamına dahil olur. Daha sonra bunlar ağız ortamında çoğalarak doğal ağız florasını oluştururlar. Hatta bazı yeni doğmuş bebeklerde ağızda pamukçuk denilen rahatsızlık oluşur. Bunun sebebi ağız ortamında mantarların çok hızlı çoğalmasıdır. Verilen ilaçlarla mantarlar baskı altına alınır ve bakterilerin çoğalmasına fırsat tanınır. Bakteriler çoğalınca ilaca gerek kalmaz mantarlara karşı bir denge unsuru oluştururlar. Rahatsızlıkta iyileşmiş olur. Fakat bizde bu bakterilerle ömür boyu aynı vücudu paylaşmak zorunda kalırız. Bizim diş fırçalamakla yaptığımız bu bakterileri dişin üzerinden sürekli olarak uzaklaştırmaktır. Yoksa amaçladığımız ağzı bir şekilde temizlemek değildir.

En doğru diş fırçalama tekniği hangisidir?

Öncelikle fırça 45 derecelik bir açıyla dişe yaklaştırılmalı ve dişin eni doğrultusunda ileri-geri hareketlerle fırçalanmalıdır. En son dişetinden aşağıya doğru bir süpürme hareketiyle işlem tamamlanır. Dişlerin iç yüzeyleri, özellikle ön bölgeler dar olduğundan fırça dik olarak sokularak fırçalanmalıdır. Unutulmamalıdır ki, bakteri plağı ve yiyecek artıklarının yoğun olduğu dişlerin arka yüzleri, arka dişler ve dil de temizlenmelidir. Genellikle sadece ön dişlerin ön yüzeyleri fırçalandığından çürükler daha çok arka bölgelerde oluşmakta, diş taşları ise çok az fırçalanan alt ön bölgede olmaktadır.

Uygun bir teknik kullanılmazsa dişler zarar görür mü?

Dişler çok sert bir tabaka olan mine ile kaplı olmasına rağmen sadece yanlış bir teknikle uygulayacağınız bir fırçadan bile büyük zarar görebilir. Hem dişin üst kısmında, hem de kökü kaplayan tabakada aşınmalara, dişetlerinde de çekilmelere yol açabilir. Bu durumda dişler çürüğe daha yatkın hale gelir. Dişleri aşındıracak kadar büyük bir kuvvetle diş fırçalamaktan kaçınılmalı ve yumuşak hareketlerle fırça oynatılmalıdır.

Diş etlerinin fırçalanması neden gereklidir?

Diş eti kanaması şikâyetiniz olsa dahi fırçalamaya devam edilmelidir, çünkü diş etlerini besleyen damarlar dolaşım bozukluğu sonucunda dolgunlaşmıştır. Buna tıp dilinde “konjestiyon” denir. Tedavi etmek için kılcal damarları açmak yani fırça yapmak gerekecektir. Böylece diş etinin damarları iyileşir ve kanama da kendiliğinden durur. Diş etinin fırçalanması, diş eti hastalıklarından korunmanın en etkin yöntemlerdendir.
Ağız, vücudumuza hastalıkların giriş yollarından bir tanesidir. Bu yüzden hastalakları engelleme, ağız-diş sağlığının korunması konusunda düzenli bakım büyük önem taşır. Diş hastalıkları ve diş sağlığının korunması açısından erken tanı çok önemlidir. Bu nedenle yılda en az iki kez diş hekimine muayene olunması önerilir. Diş çürümelerinin önlenmesinde sularda yeterli flor olması, düzenli olarak dişlerin fırçalanması, diş ipi kullanılması, aşırı tatlı ve şekerli yiyeceklerden olabildiğince kaçınma bunlar yendiğinde mutlaka dişlerin fırçalanması, diş hekimi kontrollerine gidilmesi temel uygulamalardır. Diş eti hastalıklarının önlenmesinde de diş fırçalama ve düzenli diş hekimi kontrolleri önemlidir. Dişlerde gelişim bozuklukları varsa erken dönemde özel diş hekimliği dallarında uzmanlaşmış birimlere başvurularak gerekli tedavi sağlanmalıdır. Aşırı asitli ve şekerli yiyecekler mikroorganizmaların etkisini artırır. Dişler sert cisimlerle karıştırılmamalı, fındık, ceviz vb. kabuklu yiyecekler dişlerle kırılmamalıdır. Bunlar diş minesinin çatlamasına ve bakterilerin etkisinin artmasına neden olur. Diş minesinin koruyucu etkisi ortadan kalkar.

Çürük oluşumunu nasıl önleyebilirim?

  • Florlu bir diş macunu ile dişler fırçalanmalıdır.
  • Dişlerinizin ara yüzleri için diş ipi veya diğer ara yüz araçlarından faydalanınız.
  • Dengeli beslenmeye dikkat edilmeli ve abur cubur yiyeceklere bir sınır konulmalıdır.
  • Dişlerinizi çürüğe karşı daha dayanıklı hale getiren uygulamalardan “florlama” ve “fissür örtücüler” hakkında dişhekiminize danışınız.
  • Profesyonel diş temizliği ve ağız muayeneniz için düzenli olarak dişhekiminizi ziyaret etmelisiniz.

Ağız bakım ürünlerini nasıl seçmeliyim?

Piyasada çok çeşitli ve cazip kılınan pek çok ürün olması sizi şaşırtabilir. Seçim yaparken onaylanmış ve dişhekiminizin tavsiye ettiği ürünleri satın almaya dikkat etmelisiniz.

Bir diş fırçasını ne kadar süreyle kullanabilirim?

Genelde 3-4 ay kullanılabilir. Diş fırçasının bozulduğunu kıl demetlerinin birbirinden ayrılmasından, dağılmasından ve eğilmesinden anlayabilirsiniz. Sert kıllı fırçalar dişlerinize zarar verebilir. Çocuklar ise henüz doğru fırçalamayı tam olarak uygulayamadıklarından daha çabuk fırça eskitirler.

En doğru diş fırçalama tekniği hangisidir?

Öncelikle fırça 45 derecelik bir açıyla dişe yaklaştırılmalı ve dişin eni doğrultusunda ileri-geri hareketlerle fırçalanmalıdır. En son dişetinden aşağıya doğru bir süpürme hareketiyle işlem tamamlanır. Dişlerin iç yüzeyleri , özellikle ön bölgeler dar olduğundan fırça dik olarak sokularak fırçalanmalıdır. Unutulmamalıdır ki, bakteri plağı ve yiyecek artıklarının yoğun olduğu dişlerin arka yüzleri, arka dişler ve dil de temizlenmelidir. Genellikle sadece ön dişlerin ön yüzeyleri fırçalandığından çürükler daha çok arka bölgelerde oluşmakta , diş taşları ise çok az fırçalanan alt ön bölgede olmaktadır.

Uygun bir teknik kullanılmazsa dişler zarar görür mü?

Evet. Dişler çok sert bir tabaka olan mine ile kaplı olmasına rağmen sadece yanlış bir teknikle uygulayacağınız bir fırçadan bile büyük zarar görebilir. Hem dişin üst kısmında, hem de kökü kaplayan tabakada aşınmalara, dişetlerinde de çekilmelere yol açabilir. Bu durumda dişler çürüğe daha yatkın hale gelir. dişleri aşındıracak kadar büyük bir kuvvetle diş fırçalamaktan kaçınılmalı ve yumuşak hareketlerle fırça oynatılmalıdır.

Diş etlerinin fırçalanması neden gereklidir?

Yapılması gereken başka bir işlem de diş etlerini fırçalamaktır. “Ama doktor, diş etlerim kanıyor…” Fırçalamaya devam edilmelidir, çünkü diş etlerini besleyen damarlar dolaşım bozukluğu sonucunda dolgunlaşmıştır. Buna tıp dilinde “konjestiyon” denir. Tedavi etmek için kılcal damarları açmak yani fırça yapmak gerekecektir. Böylece diş etinin damarları iyileşir ve kanama da kendiliğinden durur. Diş etinin fırçalanması, diş eti hastalıklarından korunmanın en etkin çarelerindendir.

Fırçadan başka diş temizlik araçları var mıdır?

Bunlar, elektrikli fırça, diş ipliği, kürdan, ara yüz fırçası, su püskürteci (water – pic), stimulatör… gibi araçlardır. Elektrikli. fırça ve su püskürteci ülkemizdegiderek ayaygınlaşmaktadır. Diş İpliği: Diş aralarını temizlemede sık kullanılan yararlı bir araçtır. Yanlış kullanımı diş etine zararlı olmaktadır. Diş hekiminden doğru kullanımını öğrenildikten sonra uygulanmalıdır. Kürdan: Yemek yerken diş arasına giren bir et parçasını kürdanla çıkarabilirsiniz; fakat yemek daima aynı yere kaçıyorsa bu, iki diş arasında normal temas olmadığını gösterir. Böyle durumlar kürdan kullanmayı gerektirir. Kürdan uçlarının özel olarak düzlenmiş olması, ayrıca sterilize edilmesi gerekir.Bu nedenle eczanede satılanlar tercih edilmelidir.

Ara yüz temizleyicileri ne işe yarar?

Diş fırçasının ulaşamadığı alanlarda dişler arasındaki ve dişetinin altındaki artıkları temizlemek için kullanılır. bu alışkanlığa sahip değilseniz başlamak için geç kalmış sayılmazsınız. Diş ipi kullanırken şu noktalara dikkat etmelisiniz: İlk kullanımda kolay kullanım amacıyla mumlu diş ipleri tercih edilir. Ayrıca florlu diş ipleri de tercih edilebilir. Diş ipi her iki elimizin işaret parmağına dolanarak ve baş parmağımızın yardımıyla kullanılır. Diş ipini dişlerinizin arasından yavaş hareketlerle ve kontrollü olarak geçirin. Dişetini yaralayacak sert ve ani hareketlerden kaçınmalısınız. Dişin üzerinde ipi, c harfi çizecek şekilde ileri-geri yukarı-aşağı hareket ettirerek ara yüzü temizleyebilirsiniz.

Sigara ve tütün kullanımı ağız için oldukça zararlıdır. Bu zararları şöyle sıralayabiliriz:

1) Dişlerin üzerinde katran artıkları veya koyu-kahverengi lekeler birikir. 2) Damakta kırmızı renkli iltihabi oluşumlar gözlenir 3) Dişeti hastalığına yatkınlık 4) Kötü ağız kokusu 5) Siyah kıllı dil görüntüsü 6) Ağızda doku bozuklukları (oral lezyonlar) 7) Dişeti çekilmesi 8) Ağız kanseri Tütünün en büyük zararlarından birisi ağız kanseridir. Genelde ağız kanserlerinin %75’inde sigara ve alkol alışkanlığı olduğu saptanmıştır. Kişi sigarayı bırakırsa ağız kanseri riski hemen ve önemli ölçüde azalır. Sigara bırakıldıktan 10 yıl sonra ağız kanseri olma riski, hiç sigara içmeyeninkine denk olur.

Ağız kanserinin tespiti

ağızda ve boyunda ağrısız, alışılmadık şişlik, yumru ve şişlik oluşumu ağız içinde yer yer kırmızı ve beyaz alanlar Ağız veya boğazdan gelen tekrar eden kanamalar çiğneme- yutkunma zorluğu Düzenli olarak diş kontrollerini yaptırmanız erken tanıda önemlidir. Anormal bir doku değişikliği varsa biopsi alınarak teşhise yollanır. Eğer ağız içinde anormal bir doku değişikliği varsa hemen hekiminize başvurmalısınız.

Ağız kanserini nasıl tespit edersiniz?

Şu durumlarda yüksek risk altındasınız demektir:
  • sigara ve tütün kullanımı
  • aşırı alkol tüketimi
  • sürekli güneş ışığına maruz kalma
  • dudak ısırma, yanak çiğneme alışkanlığı
  • kötü yapılmış protezler
Bazı erken işaretler :
  • yüz, boyun ve ağızda 2 hafta içinde iyileşmeyen ağrılar, uyuşuk alanlar
  • dudak, dişeti veya diğer ağız bölgelerinde oluşan şişlik, yumru veya kabarcıklar
  • beyaz, kırmızı veya koyu renkli alanların oluşması
  • ağız içinde tekrar eden kanamalar

7 KOLAY ADIMDA KANSER TESTİ :

1-) BAŞ-BOYUN aynada başınıza ve boynunuza bakın. Yüzün solu ve sağı aynı şekle sahip olmalıdır. Yüzünüzün sadece bir tarafında oluşan kabarcık ya da yumru oluşup oluşmadığını kontrol edin. 2-) YÜZ cildinizi kontrol edin. Renk, şekil değişikliği, yeni ben oluşumu ya da ağrılı alanlar var mı? 3-) BOYUN yan ve ön kenarları parmakla kontrol edin. Hassas bir alan hissediyor musunuz? 4-) DUDAK alt dudağınızı dışarı- aşağı çıkardığınızda herhangi bir renk değişikliği ya da ağrılı bir alan fark ediyor musunuz? Alt dudağınızı parmağınızla yoklayın, tekrar kontrol edin. aynı işlemi üst dudak için de tekrarlayın. 5-) YANAK yanakların iç kısmında beyaz, kırmızı, koyu renkli lekeler var mı? İşaret ve baş parmağınızla yoklayarak şişlik veya ağrılı bir alan olup olmadığını kontrol edebilirsiniz. 6-) DAMAK damağınızı görmeye çalışın. Şişlik, hassasiyet, renk değişikliği var mı? 7-) DİL dilinizi dışarı çıkarıp renk ve yüzey yapısını kontrol edin. Sağına, soluna, üstüne ve altına bakın.
×

Merhaba!

Temel Ağız ve Diş Sağlığı Merkezi ile hızlıca görüşme başlatabilir veya randevu almak için hemen yazabilirsiniz

×